Son dönemde arka arkaya gelen konser ve festival yasakları artık iyice çığırından çıktı. Son olarak Nilüfer Festivali’nin başlamasına dakikalar kala alanda konaklama ve içki satışı yapılmayacağı bilgisi geldi. Diplomatik çözümlerle kamp izni çıksa da içki yasağı sürüyor. Her şeye rağmen devam eden festivalde yasaklar gençleri nasıl etkiledi? Nilüfer Festivali’ni Bursa’da yerinde takip eden müzik yazarlarına sorduk. Festivalde bugün dünyaca ünlü grup Editors sahne alacak.
Orçun Onat Demiröz: Yasaklara karşı hep birlikte ses çıkarmazsak kültürel çölleşme yaşanacak
“Dünyayı sev, geyiği öp, festivale gel” sloganıyla gerçekleştirilen ve barışçıl bir ruha sahip olan Nilüfer Müzik Festivali için son dakikada verilen içki yasağının amacı, festivali yapılabilir olmaktan çıkarmak, katılımcıların keyfini kaçırmak. Ayrıca art arda yaşanılan festival iptalleri ve Gülşen’e verilen ev hapsi de yaşam tarzı üzerindeki baskının, sansürün boyutunu gösteriyor. Sanatçılar, yazarlar ve sektör paydaşları bu yasaklara karşı birlikte ses çıkarmazsa ve bir arada durmazsa kültürel bir çölleşmenin ortasında kalacağız.
Sinem Vural: Özgürlük hepimize eşit derecede lazım
Festivalleri yasaklamak veyahut katılımı düşürmek için içeride yasaklar oluşturmak gençleri festivallerden geri bırakmadığı gibi, gidecekleri etkinlikleri sahiplenmelerine neden oluyor. Amaç her ne ise pek de adresine ulaşmadığı aşikar. Mevcut mali durumda bir ya da iki festivale gidebilecek güce sahip gençlerin daha fazla üzülmemesi, baskılanmaması ve hayatlarının en güzel dönemlerinde bir de bununla uğraşmamaları gerektiğini düşünüyorum. Tabi organizatörlerin ve müzisyenlerin de öyle. İki yıl boyunca pandemi sürecinde mağduriyetlerini ifade eden bir çok müzisyenin ve ekiplerinin para kazanması bu yolla engellenmiş oluyor. Ayrıca üzülerek gördük ki gençliklerinde ötekileştirilen birçok kişi bugün güç sahibi olunca bunu sonuna kadar kullanmaktan çekinmiyor. Birlikte refah içinde yaşamaya devam etmek için ötekileştirme, yasaklama zihniyetinden vazgeçilmesi mühim. Özgürlük hepimize eşit derecede lazım!
Zeynep Okyay: Kendi mutsuzluğunuzu gençlerin hayatlarını kısıtlamak için araç haline getirmeyin
Son dönemde gün aşırı aldığımız konser, festival ya da herhangi bir etkinliğin yasaklanması ya da yasaklanmasa da kısıtlanma yoluna gidilmesi giderek can sıkıcı bir hal almaya başladı. Bu etkinliklerin yapılması için harcanan maddi ve manevi çabaların bir kalemde ve yeri geldiğinde hayli dayanaksız nedenlerle yok sayılması içinde bulunduğumuz sektörü de geri dönülmez bir şekilde etkiliyor. Daha yapıcı ve uzlaşmacı bir tavrı ivedi bir şekilde benimsememiz ve hayata geçirmemiz gerekiyor ki önümüzdeki dönemde bu tarz durumlara daha fazla maruz kalmayalım. Birbirimizin üstüne basmak, ötekileştirmek yerine bir arada ve birbirimize saygı duyarak yaşamamız gerektiğini tekrar tekrar kendimize hatırlatmamız gerekiyor. Kendi mutsuzluğunuzu lütfen gençlerin hayatlarını kısıtlamak için bir araç haline getirmeyin.
Belemir Çelebi: Bir ülkenin yolu, özgürlükten geçmiyorsa, her yolun sonu çıkmaz sokak olur
İki yıllık pandemi gibi zorlu bir süreç yaşayan bir sektörün, pandemi sonrası yasaklarla boğuşmak zorunda kalması çok üzücü. Özellikle bu yasakların son dakika gelmesi, insanların emeklerinin baltalanması ve gençlerin heveslerinin kursağında bırakılması, öfkeye sebebiyet veriyor. Bir ülkenin gençliğinin eğlenmesini yasaklama amacı her ne ise, ters tepkiye neden oluyor. Yaşanamayan her gençlik, ülke yolunda bir taş haline geliyor. Daha fazla öfke ve agresifleşmeye şahit oluyoruz. Bir ülkenin yolu, özgürlükten geçmiyorsa, her yolun sonu çıkmaz sokak olur. Yasaklamak yerine, gençliğe inanmak ve güvenmek tek çözüm.
Çağatay Yılmaz: Dertleri alkol bile değil, gençlerin bir arada olması
Benim görüşüm şöyle elbette alkolle dertleri var ama bence asıl dertleri gençlerin bir arada eğlenmesi diye düşünüyorum. İlim Yayma Cemiyeti’ndeki kişinin alkollü olmasına rağmen Fanta Fest’e dair de söyledikleri vardı. Yani dertleri alkol bile değil gençlerin bir arada resim vermesi. Sektörel olarak da şunu düşünmek gerekiyor. Bu tip festivallerinin hemen hemen hepsinin ana sponsoru içki firmalarıdır. Eğer bu şekilde devam ederse bu firmaların da sponsorluktan vazgeçmelerini ön görmek çok zor değil. Bu durumda zaten bin bir zorlukla yapılabilen kültür sanat etkinliklerinin başına ne geleceğini düşünmek bir soru işareti.
Nilüfer Fest özelinde size belediye başkanını alkol yasağına rağmen festivali devam ettirme kararı alması elbette güzel ama genel olarak festivalden alınacak tadı da etkiliyor. Çünkü insanların alışkanlıkları ve eğlence anlayışı vardı. Bu noktada şunu hatırlamak gerekiyor. Alkol “criminal” (adli) değildir. Fazla tüketilmesi elbette zararlıdır. Alkol çeşitli yasal düzenlemelerle birlikte üretilir ve tüketimi yapılır. Bu illegal (yasa dışı) bir şey değildir. Bazılarına göre “günah” ya da “yanlış” olabilir. Aşırı tüketilmesi elbette zararlıdır ama suç değil. Alkol firmalarını da bu konuda ses yükseltmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada tüm sektör emekçilerinin de bir zahmet birlik olması gerekmektedir. Bu keyfi uygulamalar insanların işine, aşına mani oluyor. Belki bizim de hep eğlenirken çekilen fotoğraflar yerine asıl zorlukları gösteren durumları ön plana çıkarırsak insanlar bunun bir iş olduğunun farkına varır diye düşünüyorum.
Orhun Atmış: Her türlü karanlığa hizmet eden iptaller yaşanıyor
Bu yıl iptal edilen konserler, festivaller bu ülkede ilk defa yapılmıyor. Hatta iptal edilenlerin büyük bir kısmı AKP iktidarı süresinde yapılmaya başlanmış etkinlikler. Bu iptallerin yaklaşan seçimle ilgili olma ihtimali yüksek, iptallerin çoğunlukla Anadolu şehirlerinde yaşandığını düşündüğümüzde AKP’nin kendisine oy verecek gerici kitleleri konsolide etme çabası olabilir, oy verme ihtimali olan gençler bir güç gösterisiyle baskı altına alınmak isteniyor olabilir, yıllar sonra mutlaka öğreniriz nedenini, ama her türlü karanlığa hizmet ettiği açık iptaller yaşanıyor.
Ancak bu yasakların AKP iktidarı sürerse kalıcı hale gelmeme ihtimali hiç az değil. Nasıl 90’larda böyle klipler çekilebiliyormuş diyorsak, nasıl 2000’lerde TRT’ye çıkan, hatta orada program yapan sanatçılarımızın büyük bir çoğunluğunun şu an isimlerinin bile TRT’de anılması yasaksa, nasıl 2010’larda içki firmalarının reklam yapmasının önüne geçildiyse ve hatta konserlerde içki satışı yasaklandıysa, 2022 yılında stadyum konserinde içki içemiyorsak, yapılamayan festivallerin AKP iktidarı devam ettiği sürece yapılamayacağını düşünmek abesle iştigal değil. Yani bu son Nilüfer Müzik Festivali olabilir örneğin, ya da Zeytinli Rock Festivali. Büyük ihtimalle (seçimi AKP kazanırsa) belki festivali direkt iptal etmeyecekler, ancak konaklama ve içkiyi yasaklayacaklar örneğin. Bunu kabullenip kaynayan tenceredeki kurbağa olmaya devam mı edeceğiz?
Murat Meriç: Ses çıkarmazsak memleket daha da kararacak
Yasak kelimesi başlı başına bir dert. Hele ki müziğin yasaklanması, olacak iş değil. İnsanların yan yana gelmesine, müzik dinlemesine, içki içmesine karışamazsınız. Kıyafetlerine, giydiklerine/giymediklerine ve söylediklerine de… Nereden bakarsanız bakın saçma, nasıl değerlendirirseniz değerlendirin tuhaf. “Kimsenin hayatına müdahale etmiyoruz” diyenler, herkesi kendileri gibi yaşamaya zorluyor. Bunun karşısında durmadığımız sürece çok daha fena şeyler olacak zira sürekli el artırılıyor. Daha başka yasaklara meydan vermemek için acilen yan yana gelmek, ses yükseltmek şart. Yoksa memleket giderek daha da kararacak.
Numberone.com.tr