Rüzgar ve güneş enerjisi, geçen yıl küresel elektrik üretiminin yüzde 10’unu karşılayarak rekor kırarken, önemli bir kilometre taşı olan bu seviyeye şu an dünyada 50 ülke ulaştı.
Londra merkezli düşünce kuruluşu Ember’in yayınladığı ve küresel elektrik talebinin yüzde 93’ünü temsil eden 75 ülkenin geçen yılki elektrik üretim değerlerinin incelendiği Küresel Elektrik Görünümü raporuna göre, geçen yıl dünya elektrik üretiminde temiz kaynakların payı yüzde 38 olurken, kömürün payı yüzde 36 seviyesinde gerçekleşti.
Geçen yıl dünyanın en büyük 5 ekonomisi dahil olmak üzere 50 ülkenin elektrik üretiminde rüzgar ve güneşin payı yüzde 10’una ulaştı. Bu seviyeyi Çin, Japonya, Moğolistan, Vietnam, Arjantin, Macaristan ve El Salvador olmak üzere 7 ülke ilk kez geçen yıl geçti.
En hızlı dönüşüm, elektrik talebinin yüzde 10’unun sadece son iki yılda fosil yakıtlardan rüzgar ve güneşe kaydığı Hollanda, Avustralya ve Vietnam’da gerçekleşti. Geçen yıl yüzde 52 ile Danimarka’nın başını çektiği 10 ülke, elektriğinin dörtte birinden fazlasını rüzgar ve güneşten üretti.
Geçen yıl rüzgar ve güneşten elektrik üretimi bir önceki yıla göre yüzde 17 artış gösterdi.
Paris Anlaşması’nın imzalandığı 2015’ten beri rüzgar ve güneşin elektrik üretimindeki payı iki katına çıkarken, bu miktar 2020’de ise yüzde 9,3 seviyesindeydi.
Yeniden sıçrayan elektrik talebi CO2 ve kömürde rekor artışa yol açtıSalgından sonra yeniden yükselişe geçen elektrik talebi, 2021’de 1414 teravatsaatle bugüne kadarki en büyük yıllık artışı gösterdi. Bu rakam, küresel elektrik talebine Hindistan’ın elektrik talebi kadar yeni bir talep eklemekle eşdeğer olarak hesaplandı.
Rüzgar ve güneş enerjisi üretimindeki rekor büyümeye rağmen, geçen yıl elektrik talebindeki küresel artışın sadece yüzde 29’u bu iki kaynaktan, geri kalanı ise fosil yakıtlardan karşılandı.
Geçen yıl, kömürden elektrik üretimi 1985’ten beri en hızlı büyümeyi kaydetti ve 10 bin 42 teravatsaatle tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü. Kömürden elektrik üretimindeki artış da enerji sektörü kaynaklı karbon emisyonlarının tarihi seviyeye çıkmasına yol açtı.
Küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için rüzgar ve güneş enerjisinin 2030’a kadar her yıl son 10 yılın ortalaması olan yüzde 20’lik büyüme oranlarını yakalaması gerekiyor.
Ember Küresel Program Lideri Dave Jones, rapora ilişkin değerlendirmesinde, enerji sistemini yeniden şekillendirecek sürecin başladığını belirterek, “İçinde bulunduğumuz 10 yıllık dönemde, küresel emisyon artışlarını tersine çevirmek ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için bu kaynakların yıldırım hızında konuşlandırılması gerekiyor. Temiz elektriğin artık muazzam bir ölçekte inşa edilmesi gerekiyor. Liderler, yüzde 100 temiz elektrik üretimine ne kadar hızlı geçmeleri gerektiğini ancak fark ediyorlar.” ifadelerini kullandı.
Numberone.com.tr