İstanbul’dan Evanescence geçti

Evanescence, bundan 15 yıl önce bugün 30’lu yaşlarını geçirenler için fenomen bir gruptu. Onları dinlemeyen yok gibiydi. Amy Lee, bir nesil için idol, hatta rol modeldi. Makyajı, saçı, kıyafetleri ile birçok kişi onun gibi olmaya çalışıyordu. Yıllar çok çabuk geçti. Evanescence hâlâ dünyaca ünlü bir grup olsa da, o günlerdeki etkisi kalmadı. Artık geçmişte kalan parlak bir anıydı.

Grup ilk kez 2007 yılında 24 Haziran’da Kuruçeşme Arena’da Türk dinleyicilerinin karşısına çıkmıştı. Bu grubun ilk İstanbul macerasıydı ve oldukça ses getirmişti. O günler bir şeylerin tadının daha sahici çıkarıldığı günlerdi. O konser ile ilgili bir de Hayko Cepkin krizi yaşanmıştı.

Hayko Cepkin’in müziğini sert bulan grup üyeleri, kendilerinden önce alt grup olarak Hayko Cepkin ve ekibinin sahne almasını istememişti.

Grup, ikinci kez ise 2012’de İstanbul’a gelmişti. Parkorman’daki konser de oldukça ses getirmişti.

Ve Evanescence, önceki gün üçüncü kez İstanbul’a ayak bastı. Bu seferki adresleri Volkswagen Arena’ydı. Son albümleri Synthesis turnesi kapsamında, İstanbul Blue Night’ın sponsorluğunu üstlendiği konser için kapıdaki sıra saatler öncesinde başladı. Evanescence’ı, yıllar sonra yeniden izleme şansına erişenler, ergenlikteki o çalkantılı günlerine de selam gönderecek gibiydi.

Konser 21.30’da, söylendiği saatte başladı ki, bizim yerli sanatçılarımıza bu durumun örnek olmasını umuyoruz. Açılış Synthesis’teki Imperfection ile yapıldı. Amy, alkışlar ve uğultular eşliğinde hızlıca sahneye çıktığında yüzlerce kameranın ışığı da sahneyi aydınlatıyordu. Amy, ne mutlu ki, gevezelikle solistliği birbirine karıştıran bir yıldız değil.

Şarkıları ve vokaliyle mesaj vermekte oldukça mahir olan birisinin zaten anlamsız retoriklere de ihtiyacı yok. Imperfection’un ardından What You Want, Going Under, All That I’m Living For, Lithium gibi şarkıları seslendiren grubun bitmek bilmeyen enerjisi herkesi büyüledi.

Grup, dinleyicilerin asıl beklediği ve “Acaba ne zaman çalacaklar?” diye birbirlerine sordukları şarkıları sona saklamıştı. Bring Me To Life’ta dinleyiciler bir anda aktif bir role büründü ve koroya dönüştü.

Bu şarkıdan sonra Amy, içeri gitti. Ancak herkes My Immortal için tekrar sahneye döneceğini biliyordu. Piyano yeniden yavaş yavaş sahneye getirildi. Amy tuşlara basmaya başlar başlamaz bir konser alanında gerçekleşebilecek en etkileyici atmosferlerden birisi oluştu. Grup da şaşkınlığını gizleyemiyordu. Amy, o anki heyecanla seyircilerden telefonlarını çıkarıp kameraların ışığını yakmalarını istedi.

Dört bir ağızdan söylenen My Immortal, dört bir yanı aydınlatan ışıkla buluştuğunda geçmişin, bundan 15 yıl öncesinin tüm hissiyatı sanki Volkswagen Arena’nın duvarlarından sahneye doğru sızmaya başladı. Şarkıda da geçtiği gibi: There’s just too much that time cannot erase (Zamanın silemediği çok fazla şey var).

Bir daha İstanbul’a ne zaman gelir bilinmez ama Evanescence, yaklaşık 6 bin 500 kişinin izlediği konserde bu büyülü şehrin, bu tarz konserlere ne kadar çok ihtiyacı olduğunu, zaman içerisinde unutulan bazı değerleri yeniden hatırlamak için nasıl bir açlık hissedildiğini gösterdi. Sadece güzel müzik için değil, bize hatırlattıkları şeyler için de onlara teşekkür etmemiz gerekiyor.

Haber

İlginizi Çekebilir