Amacım insanlara kalıcı bir şey bırakmak

İzzet Öz: Amacım insanlara kalıcı bir şey bırakmak

Radyoculuk, sunuculuk, prodüktörlük, yapımcılık, müzik danışmanlığı ve bunun gibi sanatın birçok dalında çalışmalarınız var. Bu birikiminizi “ZetZet İzzet Öz” adlı 3 ciltlik kitapta topladınız. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

Uzun zamandır düşündüğüm bir olaydı. TRT ile çalışmalarım bittikten sonra, kendi prodüksiyon şirketimi kurdum. Bu sırada özel radyo ve televizyonlarda da devam ettim. 1995 yılıydı; prodüksiyon şirketimle üniversitelere birtakım etkinlikler yapmaya başladık.Bu arada çok özel bir grup kurdum. Devlet Opera ve Bale sanatçılarından oluşan 657 adlı bir rock grubuydu. Modern Dans Topluluğu kısa adı MDT olan gruba da 4 gün süren etkinlikler yaptık. Bunları yaparken “Ben neyim, bendeki gelişimler nasıl oldu, radyo sevgim nasıl başladı, ilk video klipler nasıl çekildi” gibi sorularım oldu. Çalışmalarımı da bir kitapta toplamak istedim.Tüm sanat hayatımda annemin çok önemli bir rolü olmuştur. Dualarıyla, şiirleriyle, verdiği öğütlerle, yazdığı hikayelerle…

İzzet Öz: Amacım insanlara kalıcı bir şey bırakmak

ÂŞIK VEYSEL’LE TANIŞMAM İLHAM OLDU Anneniz de müzikle ilgili miydi? Annem basın yayın turizm kütüphanesinin müdürüydü. Çocukluğum o kütüphanede geçti. Geçmişten bugüne arşiv yapma alışkanlığım da biraz oradan geliyor. 6 yaşında o kütüphanede beni derinden etkileyen ilk olay nitekim kitabıma bile yansıdı. Ne olmuştu? Bir gün kütüphanede Akbaba dergisini incelerken annem, beni gözleri görmeyen bir amcayla tanıştırdı. Elinde baston, yanında benden birkaç yaş büyük bir çocuk vardı. Annem, “Âşık, bu da benim oğlum İzzet” dedi. Bir el yanağımı okşadı ve “Dost İzzet, beş günlük dünyada kimsenin canını incitme, beni böyle hatırla” dedi. Ben de bu hatırayı yaşatmak için kitabımın ekine Âşık Veysel’in albümünü hediye ettim ve bana söylediği bu sözü üzerine yazdım.ANNEMİN VERDİĞİ ÖĞÜTLERLE YOLA ÇIKTIM Kitaba somut olarak ne zaman başladınız peki? 2016 yılında Murat Meriç ile konuşurken kitap fikrimden bahsettim. Onunla dokümanları derleyip toplamaya başladık. Düzenlemeleri yaparken bir anda Ankara’daki evimizdeki kütüphaneden elime bir kitap geçti: “Fen ve Tabiat Ansiklopedisi”. İçini bir açtım ki “Sevgili oğlum” diye başlayan bir yazı. Annem 10 yaşımı bitirirken bir notla bu kitabı bana hediye etmiş. Yazıda anneme “Bu kitabı okuyacağım. Çalışkan ve iyi olacağım” sözünü vermişim. Annem de “Herhangi bir söz verildiğinde daima yerine getir” nasihatini o günden vermiş. 19 yaşındayken Ankara Radyosu’nda göreve başladım. 20 yaşına girdiğim gün annemin elini öpmeye gittim ve bana ciltlenmiş bir şekilde “Oğlum” yazan bir kitap verdi. Annem 2 ile 3.5 yaş arasındaki günlüğümü tutmuş, arkasında da bana yazdığı şiirler var. Bir de önsözü… Bu önsözde aile fertlerinden bahsetmiş, sabır ve nezakete değinmiş. “İnsanlarla münasebetinde ölçülü ol” diyor. Ben de “Bu kitabı yapacaksam o zaman annemin verdiği bu öğütlerle yola çıkayım” dedim.

İzzet Öz: Amacım insanlara kalıcı bir şey bırakmak

BAZI PROGRAMLARI KEŞKE YAPMASAYDIM En büyük keşkeniz nedir? Bazı programları yapmayabilirdim. Maalesef daha basit, kalitesi düşük olan şeyler de yapmak zorunda kalıyorsunuz bazen. Yine de işin keyifli tarafını bulmaya çalıştım. Hayata geçiremediğim de bir keşkem var; annemin masallarından biri olan “Uykusunu Kaybeden Çocuk”un filmini yapabilmek. Bunu hâlâ çok arzu ediyorum. Belki günün birinde benim çocuklarım yapar. Çünkü dünya çocuk klasiklerine bir numaradan girebilecek bir masal o. Müzik ne ifade ediyor sizin için?Kitabın en son sayfasında bir mesaj bölümü vardır. Sonunda da “müzik dolu günler, geceler diliyorum hepinize, hoşça kalın” diyorum. Hayatım hakikaten müzikle çok dolu oldu. Her tarzını dinlerken ayrı bir keyif almak için özen gösterdim. Müziğin keyfini çıkardım, çünkü müzikle beraber insan hayal gücünü geliştiriyor, daha üretken oluyor. Ben de bunun faydasını çok gördüm. O yüzden müziği çok seviyorum…MÜZİK SEKTÖRÜNÜ HER ZAMAN İYİ GÖRÜYORUM Geçmişten bugüne müzik sektörünün gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?- Ben her zaman iyi görüyorum. Hiç olumsuz ve kötümser bakmıyorum. Her dönemde kendine ait pek çok insan çıkıyor. Benim zamanımın efsaneleri, çok da iyi dostlarım olan Cem Karaca, Barış Manço, Fikret Kızılok, Erkin Koray’dı. Hepsi çok özeldi. Hümeyra, Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nükhet Duru, Seyyal Taner, Nilüfer de öyle. Hepsiyle çalıştım ve çok güzel işler yaptık. Bir sonraki nesilde çok sevdiğim dostlarım da var. Pentagram, Mor ve Ötesi, Tarkan, Kenan Doğulu, Teoman, Şebnem Ferah ve onlar gibi daha pek çok kıymetli isimler… Hepsiyle sıcak ilişkilerim var.HAYATIMI DEĞİŞTİREN VAN’DAKİ ÇOBANDIR Kitabın hazırlık süreci ne kadar sürdü? 5 buçuk yılımı aldı. Bütün radyo ve TV programlarımın metinleri dahi arşivimde durduğu için, ben hangi tarihte ne yaptığımı biliyordum. Bunlarla alakalı da ileriye dönük bir arşivin kalması lazımdı. Bu işe girdiğim 1967’den bugüne dek neler yaşadım her şey elimde belgeleriyle vardı ve kitabımı da bu belgeler üzerinden oluşturdum. Hayatımı değiştiren ise Van’daki bir çobandan gelen mektuptur. O mektupta “Ben çoban Ahmet. Van Gölü’nün kenarındayım, koyunlarımı otlatıyorum, kaval da çalarım. Sen de bana bu Jetro tal dan buneyi (Jethro Tull’dan Bouree) çalar mısın” yazıyordu. O mektup beni çok etkiledi. “Müzik ne kadar evrensel” dedim ve hayatımı bu meslek üzerine kurmaya karar verdim. Kitapta ayrıca Naim Dilmener, Murathan Mungan ve daha pek çok dinleyicimin istek mektupları da yer alıyor. Tabii o zamanlar onlar daha gençti. Ben de bilmeden arşiv olsun diye saklamışım. Arşivinizin özeti gibi olmuş o zaman bu kitap… Evet, ama bunu yaparken bir tane de radyom olsun, radyoda beni dinleyenler aynı zamanda kitabı okuyabilsin istedim. Çünkü bunu parayla satmamaya karar verdim. Arabamı sattım, sattığım arabamla da bu kitabı bastım. TEGV, Tema Vakfı ve Türkiye Alzheimer Derneği’ne bağışladım. Kısaca bu kurumlarımıza bağış yapılarak kitaba sahip olunabiliyor. Aynı zamanda web sayfamda dijital ortamda da ZetZet İzzet Öz’ü herkes okuyabilir. Amacım insanlara kalıcı ve iyi olan bir şey bırakmak. Eskiyi iyi bilirsen, yeniyi de iyi yakalarsın.RADYO BENİM İLK GÖZ AĞRIMDJ’lik, yapımcılık, radyoculuk, sunuculuk, yönetmenlik ve bunun gibi sanatın pek çok dalında çalışma yaptınız. Sizin için yeri ayrı olan hangisi? Tabii ki radyo. Radyo benim ilk göz ağrım. Radyoyu çok sevdim, çok güzel işler yaptım. Ben de “Radyozetzet” adlı kendi radyomu kurdum. Tüm radyo severler web sayfamdan kesintisiz ve reklamsız radyomu dinleyebilir ve hatta kendi radyolarını kurmak için bazı belgelere de ulaşabilirler. Meslek hayatınızın en çok hangi dönemini özlüyorsunuz?Her dönemin ayrı bir zevki oldu. Her bulunduğum yerde gerek TRT Ankara Radyosu’nda, gerekse televizyonda keyif alarak çalıştım. İşin kaliteli lezzetini yakaladım. Ama tabii ki bu arada üzenler de oldu. Ama ben onların hiçbirisini dikkate almadım, çizgimden ödün vermedim.

Haber

İlginizi Çekebilir