Fotoğrafın Ozan’ı 89 yaşında

90’ına merdiven dayadı… Ama makinesi hâlâ boynunda. Geçmişin sisli gölgelerine karışıp gidecek karelere hayat veriyor. Tıpkı yıllardır yaptığı gibi… Yakın tarihin siyaset, iş, sanat dünyası ve gündelik hayatın sıradışı anları, Ankara’nın duayen fotomuhabiri Ozan Sağdıç’ın objektifiyle netleşiyor… Fotoğrafın Ozan’ı 89 yaşını kutluyor.

Fotoğraf sanatçısı Ozan Sağdıç, önümüzdeki günlerde 89 yaşını kutlayacak. Önemli etkinliklerde boynunda fotoğraf makinesi ile Ankaralıların hâlâ görme şansı yakaladığı Sağdıç’ın objektifine siyaset, iş ve sanat dünyasından birçok isim poz verdi.

Fotoğrafları dünyanın önemli yayınlarında yer buldu. Stüdyosu yıllar boyu sanat ve eğlence dünyasının uğrak yeri oldu. Ozan Sağdıç 90’ına bir kala, arşivinden değerli fotoğrafları Hürriyet gazetesine açtı, hayatının dönüm noktalarını, karelerinin ilginç hikâyelerini de anlattı.

10 YAŞINDA RESSAM VE BAŞYAZAR İMZASI

Burhaniye Pelitköy’de 30 Aralık 1934’te doğan Sağdıç, 2 yaşında babasının memleketi Edremit’e gidiyor. Sanat daha ilkokulda girmiş kanına. Resim dersleri alıyor, duvar gazetesi çıkarıyor. İlk imzası da o yıllarda yayınlanıyor: “Öğretmenim Lütfiye Hanım sayesinde duvar gazetesi çıkardım. İlk imzam 10-11 yaşında ‘başyazar ve ressam’ ifadesiyle o gazetede yayınlandı” diyor.

HAYAT MECMUASI’NIN İLK FOTOMUHABİRİ

”Büyük hayallerim vardı, İstanbul’a gittim. Taksim’de Foto Sait’te başladım, o beni İstanbul Umum Fotoğrafçılar Derneği’ne götürdü. Döviz kıtlığı vardı. Her türlü ihtiyaç, odalar ve dernekler aracılığı ile hak sahiplerine tanzim ediliyordu. O sayede dönemin en küçüğünden en meşhuruna bütün İstanbul fotoğrafçıları ile tanıştım. Cumhuriyet gazetesinde gördüğüm ‘Fotoğraf alınacak’ ilanıyla İstanbul fotoğraflarımı Doğan Kardeş Matbaası’nın üst katındaki adrese götürdüm. Karşımda o dönemin büyük üstatları Vedat Nedim Tör, Hikmet Feridun Es, Şevket Rado, Carl Rudolf vardı. 10 fotoğraf aldılar, ben o para ile fotoğraf makinesi aldım. Yıl 1956’ydı. Fotoğrafları alan Şevket Rado ve o dönemin en meşhur foto muhabirlerinden Hikmet Feridun Es beni tekrar çağırdı. ‘İki aya kadar Hayat Mecmuası’nı çıkaracağız’ dediler. 6 Nisan 1956’da yayına başlayan Hayat Mecmuası’yla gazeteciliğe adım attım. Kısa süre sonra Ara’yı (Ara Güler) aldılar. Hayat Mecmuası’nın ilk fotomuhabirleri ben ve Ara Güler’di.”

ARA GÜLER’LE ÇATI KATINDA

”Ara’nın ailesi yazları Yakacık’a giderdi. Onların odasında kalırdım. Ara’ların evinde çatı katı boşalınca orayı birlikte kullandık. Maddi açıdan benim için sefalet günleriydi. Ara da öyleydi ama sıkıştığında annesi Anjel Hanım’dan isteyebiliyordu. 1956’dan 1960’a kadar İstanbul’da çalıştım. Hayat Mecmuası Ankara’da büro açmaya karar vermişti. 29 Nisan1960’ta Hayat Mecmuası’nın Ankara’daki ilk çalışanı olarak başkente geldim. 70’lerde Hayat Mecmuası’ndan ayrıldım. Çalışırken Devlet Tiyatroları’nın sık sık fotoğraflarını çekiyordum. Devlet Tiyatroları’nın fotoğraflarını Osman Darcan çekerdi, baba-oğul gibi olduk. O vefat edince Devlet Tiyatroları bana kaldı. Yabancı ajanslarla ve Türk ajanslarla çalıştım. Cumhuriyet ve Milliyet’in bürolarından çıkmıyordum. Mete Akyol, Orhan Koloğlu hep birlikteydik. Abdi İpekçi’nin tercihi ile Milliyet’in çıkardığı dergiye dışarıdan işler çekiyordum.”

Numberone.com.tr

Haber

İlginizi Çekebilir