Pandemi sonrası İstanbul’da festivalden geçilmiyor. Sezon açıldıktan sonra neredeyse her gün bir festivalin, bazen de iki-üç festivalin çakışan etkinlikleri oldu. İstanbul her zaman kültür sanata doyan bir şehirdi ve bazen bu kıymet bilmezliğe yol açabiliyor. Fakat Anadolu öyle değil. Şehre bir etkinlik geldiğinde, heyecanı hem büyük hem de kalıcı oluyor. 4. Bingöl Kısa Film Festivali vesilesiyle buna bir kez daha şahit olduk. Açılış töreni Genç ilçesinde yapıldı. Salon dolar mı endişesi vardı ama tıklım tıklım doldu.
Anadolu’nun birçok şehrinde kültür sanat alanlarının yetersizliği, ellerindeki telefon sayesinde tüm dünyanın imkanlarını gören gençler için kolay bir şey değil. Her ne kadar dijital platformlar yaygınlaşsa da “Belki şehre bir film gelir” mısrası Anadolu’da hayat bulmaya devam ediyor.
BU ALANDA NASIL VAR OLUNUR
Geçen hafta 4. Bingöl Kısa Film Festivali vesilesiyle buna bir kez daha şahit olma imkanı buldum. Festivalin açılış töreni, yıllarca haberlerde terör ve uyuşturucu içerikleriyle yer alan Genç ilçesinde yapıldı. Doğrusu salon dolar mı endişesi yok değildi, ama salon tıklım tıklım doldu. Büyük usta Altan Erkekli ve Veysel Diker’in tiyatro oyununun bunda etkisi büyük. Bingöl’ün ilçelerine yayılan festivalin Solhan’daki söyleşisinin konusu ise “Dezavantajlı Bölgelerde Kültür Sanatı Aramak”tı. Baran Mayda moderatörlüğünde Yönetmen Aydın Orak’la gerçekleştirilen söyleşide gençler kendilerini ifade etme imkanı buldu. Yönetmen olmak isteyen, bu alanda kendini geliştirmek isteyen bir sürü gencin aklındaki tek soru ‘Nasıl film çekeriz’ değil, burada çektiğimiz bir filmi nasıl birilerine ulaştırır, nasıl bu alanda var oluruz sorusuydu. Bingöl’ün ilçelerinde sinema salonu yok, merkezde de küçük bir salon var. Vizyona giren bir film kim bilir ne zaman buraya gelir veya gelir mi? Bunca mahrumiyete rağmen birileri yönetmen olmak istiyor orada. Bu birileri bir gün tam da bulunduğu bölgenin filmini çekecek ve belki de Oscar’a aday olacak.
ŞEHRE SADECE FİLM GELMİYOR
Sahi Anadolu’nun filmlerini şehirden köyüne giderek büyük bir yabancılaşmayla olaylara bakan büyük yönetmenler mi çekecek hep? Anadolu’da yaşayan gençler, yaşadıkları sorunlar da dahil olmak üzere bölgeyi içeriden bir bakışla aktaramayacak mı? Anadolu’daki festivallerin bu anlamdaki yeri işte bu yüzden önemli. Şehre sadece film getirmiyor festivaller, yönetmen, oyuncu, senarist, yapımcı, oradakilerin kolaylıkla ulaşamayacağı sektörün ustalarını da getiriyor. Bu alana ilgi duyanlar, normalde hiçbir zaman ulaşamayacakları sinemanın profesyonellerine kafalarındaki soruları soruyor, ellerindeki senaryoyu okutturuyor. Yönetmen Nazif Tunç, Yönetmen Mehmet Güleryüz ve Oyuncu Erkan Bektaş’ın “Yerli Sinemada Doğu’nun Anlatısı ve Anlayışı” başlıklı söyleşisi de bunun için ilgi çeken başlıklardandı.
SİNEMA ÇALIŞMALARI ÖNEMLİ
Anadolu’da festival yapmak elbette kolay değil. Büyük bütçeler almak zor, sektörün büyüklerini getirmek daha da zor. İş dünyasının kültür sanata ilgisi henüz emekleme modunda olduğu için, sadece periferide değil, büyükşehirlerde de devletin kurumlarının ilgisine muhtaç. Buna rağmen son zamanlarda giderek artıyor festivaller. Siirt, Yozgat, Diyarbakır, Elazığ, Bingöl, Şanlıurfa Malatya, Konya film festivallerinin yapıldığı Doğu illerinden. Ülkemizde sinema kültürünün gelişmesi için yapılan filmler kadar sinema üzerine yapılan çalışmalar da önemli. Bu yüzden Anadolu festivalleri büyüdükçe, yerli sinemada Doğu’nun anlatısı da hak ettiği yeri bulacaktır.
Numberone.com.tr