Milliyet köşe yazarı Turgut Çeviker, “Çizgileriyle Yaşayanlar” yazısının ikinci bölümünde karikatüristlerimizi anlatmayı sürdürürken Abdi İpekçi’nin karikatüre verdiği önemi vurguladı.
İşte o yazı;
Turgut Çeviker – Abdi İpekçi, Galatasaray Lisesi’nde okurken bazı dergilerde karikatür de yayımlamış bir gençti. Karikatüre vurgun bir gazeteci olarak çalıştığı gazetelerde yerinde duramıyordu. Daima yenilik peşindeydi. İkinci sayfanın sağ alt köşesinden açtığı pencerede her gün değişen “imza”ların karikatürlerine yer veriyordu. Bedri, bu köşede en çok görülenlerdendi. Bedri de İpekçi’den farklı değildi. İçindeki birikimi fırlatmak için bundan güzel bir tarla bulamazdı. Bir süre sonra Bedri, “Milliyet”in ikinci sayfasının sol üst köşesinde siyah beyaz karikatürleriyle görünmeye başladı. Ancak bu karikatürlerin biçemi, modern karikatür biçeminde değildi. Deforme edilmiş, ancak resimleme biçemiyle oluşturulmuş karikatürlerdi.
Karikatürü “resim bağı”ndan kurtarmış olan Cemal Nadir’den sonra bu hareket, bir geriye dönüş müydü? Doğrusu çizgide bir gerileme olarak kabul edilemezdi. Çünkü dünyada da çeşitli biçemlerle çizen büyük ustalar vardı. Bedri, zamanla bu resimleme tutumundan uzaklaştı; ancak bu tutum yola çıkarken onun işini kolaylaştırmış olmalıydı. Çünkü yıllarca Babıâli’de bir “resimlemeci” olarak çalışmıştı; karikatüre geçerken o köprüyü kullanmasından doğal ne olabilirdi.
Renkli ve resimlemeci
Abdi İpekçi, Bedri’nin çizgi dünyasındaki “popüler”liği “siyasal karikatür”e taşımasını istedi bu kez. Renkli ve resimlemeci karikatürler çizmesi istendi… Karikatürler, birinci sayfadan sıra dışı boyutlarda yayımlanarak karikatürde yeni bir dönem başlatıldı. Bu yenilik, çok büyük bir övgü ve ilgi getirdi “Milliyet”e. Bedri’nin eli güçlendi. Artık karikatürlerini, büyük boy kartonlarda bir ressam tavrıyla yaratmaya başladı.
Cemal Nadir’i karikatür dünyamıza getiren “Akşam” gazetesinin sahibi ve başyazarı (daha sonra Dışişleri Bakanı) Necmeddin Sadak’tı; “Abdülcanbaz”ın ve “Cici Can”ın yaratıcıları Turhan ile Bedri’nin yaratıcı editörü ve karikatürdeki ilerlemelerinin hamisi Abdi İpekçi’ydi. “Akşam”da 1950’lerde Sadak ve İpekçi’nin ruhunu taşıyan Hıfzı Topuz’u; 1970’lerin “Cumhuriyet”inden Okay Gönensin’i de eklemeliyim bu editörler ailesine.
Özellikle modern karikatür tarihimizde “Akşam”, “Cumhuriyet”, “Milliyet” ve “Vatan” çok önemli bir yer tutar. Neredeyse bütün yenileşme bunlarda gerçekleşmiştir. Bu isimlere 1970’lerden “Politika”yı da eklemek istiyorum. “Politika”nın karikatürde özel bir yeri vardır. Başlı başına bir karikatür albümü gibi de okunabilir bu gazete. Başkarikatürcü Ferruh Doğan, sonkarikatürcü Tan Oral’dır. İkisi de gündemi ve hayatı kuşatıcı bir çizgi dünyasıyla çıkıyordu her gün toplumun karşısına.
Sakin ve etkileyici
Ferruh Doğan 1950’lerden beri başçizerliğe alışkındı; Tan Oral ise daha çok aylık kültür ve sendikal dergilerde görünen, kimseye benzemeyen devrimci bir karikatür çiziyordu. “Politika”nın arka sayfasının sol alt köşesinden sesleniyordu topluma. Gündemle ve gündemsiz bir içerik üzerinden hareket ediyordu; sakin ama etkileyici, sarsıcı ve edebi bir karikatürdü bu. Sınırlı bir okur kitlesinin tanıdığı Tan Oral, kendinden önce çizilmemiş bir karikatür için çalışıyordu. Asli çizgiler değilse de asli çizgilerden hareket ederek figürlerini kuruyordu. Çizgide deformasyona sırtını dönmüş, insani ilişkilerdeki bozuşma üzerine kuruyordu karikatürünü. Bu karikatürümüzde benzersiz bir durumdu ve küçük bir devrimdi. Bu nedenle karikatürde 1970 Kuşağı’nı çok etkiledi. Devrime imza atanların ardından gidenleri çok olur. Bu Cemal Nadir, Turhan Selçuk ve Bedri Koraman için de böyle oldu.
Benzersiz çizgiler
Diğer sayfalarda her gün birçok çizer görülmektedir. Gazetenin karikatüre bu denli yer vermesinin en önemli nedeni; 1. ve 2. Milliyetçi Cephe Hükümetleri’nin iş başında olması ve 12 Eylül’e giden yolda çıkmasıydı. Engin Ergönültaş’ın sıradışı “devrimci karikatürler”i, Haslet Soyöz’ün karikatür ve çizgi romanlarıyla kendini iyice gösterme olanağı bulduğu bir gazeteydi “Politika”. “Milliyet”e yeniden dönerek Altan Erbulak’ın resimlemelerinin yanı sıra spor sayfasındaki benzersiz karikatürleri; aynı sayfada spor karikatürcülüğünün alfabesini çizen büyük usta Cafer Zorlu’yu anmak gerekiyor.
1980 sonrası “Milliyet”te “Arka Pencere”de Ercan Akyol; “Cumhuriyet”te başladığı “Küçümen”le, tefrika resimlemeleriyle ve günlük karikatürleriyle gazetede önemli bir yer edinen Haslet Soyöz.
Simavi kuruculardandı
“Hürriyet”in kurucusu Sedat Simavi, hem karikatürcü hem de mizah basınımızın en önemli kurucularındandır. 1948’de yayımladığı “Hürriyet”te Sururi Gümen birinci, bazen ikinci sayfada günlük karikatür, haftada bir yarım sayfa büyüklüğünde renkli olarak “Haftanın Karikatürü”nü ve günlük bant karikatürü “Can Baba”yı çiziyordu. 1960’larda Nehar Tüblek, “Akşam”da çiziyordu; Turhan Selçuk, “Milliyet”ten “Akşam”a geçince bir süre sonra Tüblek gazeteden ayrıldı ve “Hürriyet”e geçti. Nehar Tüblek, çizgi hayatının en güzel yıllarını “Hürriyet”te yaşadı. O başkarikatürcü olduğu halde iç sayfalarda “Bir Günün Hikâyesi”nin üstündeki küçük köşesinde çalışıyordu. Sakin, sessiz ve neşeli. Olayları en hafif yönünden alarak bir tebessüm yaratma peşindeydi. Hafif eleştirelliği kimi ulusal sorunlar karşısında sertleşirdi. Nehar Tüblek, “Hürriyet”ten ayrılıp önce “Günaydın”a sonra “Dünya” gazetesine geçti. “Hürriyet”teki yerini “Bülent Düzgit” almıştı.
Press Bey’de neşeli bir bakış
Latif Demirci, 2000’lerde “Hürriyet” gazetesinin birinci sayfasında karikatür çizmeye başladı. Bülent Düzgit 2010’da öldükten sonra gazetede uzun süre tek başına çizdi. Çok sonra Kutlukhan Perker de gazetede çizmeye başladı. Latif Demirci, “Press Bey” çizgi anlatısıyla büyük bir ilgi ve ün kazandı ve en çok izlenen köşe oldu. Özel olarak basının, genel olarak Türkiye’nin sorunlarını bir başyazar ailesi üzerinden neşeli bir bakışla ele alıyordu.
Babıâli’ye bıraktılar
Aziz Nesin ve Çetin Altan’ın da yazdığı “Akşam”ın tam “devrimci” zamanları. Turhan, “Milliyet”ten ayrılıp “Akşam”a transfer oluyor. Bazen birinci bazen ikinci sayfada çiziyor. Özellikle bazı birinci sayfa karikatürleri alışılmadık boyutlarda basılıyor. Karikatürdeki bu boyut farkı yıllar sonra “Milliyet’te Bedri Koraman’ın birinci sayfa karikatürlerinde görülecektir.
“Akşam”ın Turhan’ın çizgi ve düşünce tarihinde iki nedenle önemi vardır:
a) 1960’ların devrimci mücadelesiyle düşünceleri yenilenmiş ve bilenmiştir.
b) Bu yeni öz, biçiminde doruk noktaya ulaşmasını sağlamıştır. Daha sonra yeniden “Milliyet”e geçtiğinde, artık gazetede Amerikan karşıtı olarak frenlenmeye çalışılan bir karikatürcüdür.
Ali Ulvi, 1950-1998 tarihleri arasında “Cumhuriyet”te başkarikatürcü olarak çalışmıştır. Bir gazetenin birinci sayfasında 48 yıl çalışmış ikinci bir karikatürcü yoktur. Ali Ulvi’nin karikatürdeki çizgi, biçem ve yorum gücü, editoryal karikatüre getirdikleri başlı başına bir inceleme konusudur.
“Cumhuriyet”in karikatür tarihinde önemli yeri vardır. Tan Oral “Politika”dan ayrıldıktan sonra Mustafa Ekmekçi’nin köşe yazılarına desenler çizdi. Sonra bir gün gazetenin son sayfasının sol alt köşesine kuruldu. Ve 1977’de “Ciddiyet” adlı mizah sayfasının kurucularındandı.
Babıâli’nin süreli yayınları için karikatür, daima önemli bir etki kaynağı olmuştur. Öyle ki, gazeteler karikatürcüleriyle övünmüşlerdir. Cemal Nadir bu durumun ilk parlak noktasını oluşturur. Turhan Selçuk devrimci bir karikatür için çalışırken solun gözdesi olmuştur. Entelektüellerin nabzını tutan Ali Ulvi; “siyaset arenası”nın gladyatörü Bedri Koraman; “Politika”nın devrimci çizeri Ferruh Doğan… Hemen hepsi Babıâli’ye kişisel çizgi ve mizah dünyalarını bıraktılar. Bu ülkenin siyasal, toplumsal ve neşe tarihinin kanıtlarını bırakıp gittiler…
Numberone.com.tr