Erman Toroğlu’nun anıları üstüne

“Erman Hoca’nın üslubunu hepimiz biliriz. Biraz pervasızdır. Hamit Turhan bu kitapta o üslubu mükemmelen korumuş. Saçma sapan sansürlerle olmadığı birine çevirmemiş Erman Toroğlu’nu. Erman Hoca da anlattıkça anlatmak istemiş belli ki, ortaya çok iyi bir kitap çıkmış. Toroğlu bazı insanları acımasızca kılıçtan geçiriyor…BİLGEHAN UÇAK

Benim yaş grubumdaki hemen herkes için Maraton efsane bir programdır. Maçlar biter, o zaman daha tabii “pazartesi futbolu” yok, Maraton açılır. Gece yarısına dek sürer. Sonra bir magazin programı girer araya. Eğer zar zor izin alabildiysen ertesi gün okul var!  Lig Pazarı’nı da seyredersin. Dokuz maçın tamamına dair yorumlar yapılır. Erman Toroğlu ve Şansal Büyüka ile bir ekran klasiği.

Erman Toroğlu maçları izlemek için stada giderdi. Kamera onu çeker, bir tribünün tepesinde, sahanın içinde, tribünde… Ama mutlaka oradadır. Israrla da “Maç statta seyredilir” derdi. Televizyonda izleyene de kızardı. Sonra Rıdvan Dilmen çıktı sahneye. Geldi, maçların yorumunu şak diye hem devre arasında hem de maç sonunda yapıverdi. Böyle olunca da Erman Toroğlu ve Maraton zamanın hızına yenildi. Cumartesi takımının maçını izleyen insan sıcağı sıcağına yorumu Rıdvan Dilmen’den almaya başladı. Erman Toroğlu’nun stada gitmesinin, daha özenli olmasının bir manası kalmadı. Önce Maraton haftada iki akşama çıktı. Erman Toroğlu maçlara gidememeye başladı. Sonra ayrılıklar… Derken, şimdi artık hiç maça gitmiyor Erman Hoca. Devre arasında ve maç sonrasında canlı yayında.

Ben yeniyetme bir muhabirken Erman Toroğlu ile bir söyleşi yaptık. Beyoğlu Merih’te, nar sulu cin ikram etmişti. Şike davasını konuşmuştuk. Erman Toroğlu, futbolcu, hakem, kabzımal, yorumcu, gazeteci ama her şeyden önce televizyoncu. Bir reyting canavarı olduğu şüphesiz. Yirmi küsur sene hâlâ anaakımın en üstlerinde kalabilmek büyük bir başarı.

Erman Toroğlu’nun anılarının çıktığını öğrenince kitapçıya dadandım, geldiği gün de alıp başladım okumaya. Toroğlu’nun anılarını gazeteci Hamit Turhan yazmış. Hamit Turhan’ın daha önce Ergin Ataman’ın hayatını anlatan nehir söyleşisini okumuş ve hiç beğenmemiştim. Fakat çok başarılı bulduğum bu kitap için tebrikin büyüğünü Hamit Turhan’a vermek lazım. Metni yarı-resmî diyebileceğim çok güzel bir üslupla kaleme almış.

Oynadım, Oynattım, Oynatalım, Turkuvaz’ın biyografiler serisinden çıkmış. Benim gibi anı okumayı çok seven insanlar için Turkuvaz’ın bu serisi muhteşem! Mehmet Barlas’ı okudum, henüz okumamış olsam da Teoman Duralı ile Ahmet Özhan kütüphanede sırada bekliyor.

Neyse, gelelim Erman Hoca’nın anılarına… Erman Hoca’nın üslubunu hepimiz biliriz. Biraz pervasızdır. Hamit Turhan bu kitapta o üslubu mükemmelen korumuş. Saçma sapan sansürlerle olmadığı birine çevirmemiş Erman Toroğlu’nu. Erman Hoca da anlattıkça anlatmak istemiş belli ki, ortaya çok iyi bir kitap çıkmış. Toroğlu bazı insanları acımasızca kılıçtan geçiriyor. Onlara birazdan değinirim ama Şansal Büyüka için söyledikleri, uzun yıllar onları izlemiş bir izleyicileri olarak beni üzmedi dersem yalan olur. Birçok yerde laf ettiği, “dolar yeşilini sevmekle” itham ettiği Şansal Büyüka’ya hakkını helal etmediğini de söylüyor kitabın sonunda.

Şansal Büyüka, Erman Toroğlu

Hakkını helal etmediği gazetecilerden biri de bir dönem Kanaltürk’te birlikte görev yaptıkları Reha Muhtar. Ama Toroğlu, Reha Muhtar’ı aynı zamanda şikenin işbirlikçisi olmakla, şikecilerin medya ayağında görev yapmakla suçluyor. Bu yazıyı yazmadan önce Reha Muhtar’ı aradım. “Erman’ın canı sağ olsun, onunla polemiğe girmeyeceğim” dedi. Bu kadar sert suçlamalara maruz kalan insanların bir şey söylemeleri gerektiğini düşünüyorum. Zira “sükût ikrardan gelir” diye bir söz var. Yenilir yutulur şeyler değil çünkü söylenenler.

Kitap Erman Toroğlu’nun doğumundan bugüne kadar başından geçenleri anlatıyor. Ailesi, işleri, sansasyonları… Özellikle ekranlarda söylediği bazı “unutulmaz” laflar. Toroğlu bunların hepsini anlatmış, hemen hiçbir şeyi saklamamış. Hamit Turhan yazıya dökmüş, Turkuvaz da olduğu gibi basmış. Hiçbir sansür uygulamadan bu kitabın kalıcı olmasında büyük katkı sağlamışlar. Mesela Kazım Kanat’ın Sabah’ta yazdığı bir yazıyı “büyük yalan” diye hatırlatıyor Erman Toroğlu ve uzun uzun gerekçelendiriyor. Yayınevi hiçbir çekince göstermeden yayınlamış.

Evet, Erman Toroğlu, Sabah’ta ve Fotomaç’ta yazıyor, üstelik A Spor’da da yorum yapıyor. Ama bu kitapta bugünkü siyasi konjonktüre de yer yer meydan okumaktan çekinmemiş Erman Toroğlu. 3 Temmuz Operasyonu için “kumpas değil şikeydi” demeye getiriyor. Kanıtı da polislerden veriyor. Bugün 3 Temmuz denince ardından “kumpas” ve “FETÖ” kelimeleri sıralamak şart, oysa buna tenezzül etmiyor Erman Toroğlu. Reha Muhtar ile yayındayken dönemin Eskişehir Teknik Direktörü Bülent Uygun’un yayına bağlandığını, kendilerinin cevap hakkının bizzat Muhtar tarafından engellendiğini ama o esnada Uygun’un Fenerbahçeli yönetici İlhan Ekşioğlu’nun evinde olduğunu söylüyor. Polis o kanıtları göstermiş çünkü. Eğer Toroğlu’nun anlattığı doğruysa, ki aksi takdirde adı yalancıya çıkar ve kitapta söylediği her şey güvenilmezlik bulutunun içinde kaybolur, bugün geçerli olan “resmî anlatıyı” paramparça ediyor.

Ankaralı olan Erman Toroğlu’ndan şehrin zaman içindeki dönüşümünü dinliyoruz. Kocatepe Camii’nin inşasını anlatıyor. Derken askerlik günlerinden bir anı çıkıyor karşımıza. Türkiye köylerindeki ensesti açıklıyor. Askerlerinden biri yanına gelip babasını öldüreceğini söylemiş, çünkü babası, abisininkinden sonra kendi karısına da askerdeyken tecavüz etmiş. Toroğlu genç askeri yatıştırmış da babasını öldürmemiş, kemiklerini kırmakla yetinmiş!

Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu ile aynı üniversitede okumuş, Kayahan’la mahalleden arkadaşmış. Zaten meşhur oldukça arkadaşlar, tanışlar hep bu çevreden gelmiş. Sağ-sol olaylarına da değiniyor Toroğlu. Ailesi CHP’li olsa da kendisi uzak durmuş. ‘91’de DYP’den milletvekili adayı olmuş. Eğer seçilseymiş Spor Bakanı olacakmış ama kendi yerine hocası Aydın Güven Gürkan seçilmiş, Toroğlu’nun yolu da televizyona kırılmış, Spor Bakanı da Mehmet Ali Yılmaz olmuş.

Güneşspor’da Avni Bulduk diye hem kulüp başkanı hem de teknik direktör olan efsanevi bir kişiden bahsediyor. Ama “genç oğlanlara ilgisi vardı” demeyi de ihmal etmiyor! Aynı Avni Bulduk’un nasıl şike yaptığını, maç sattığını anlatıyor. Genç oyunculara hava soğuk diye konyak vermiş, hepsini maça sarhoş çıkarmış mesela.

Efsanesi olduğu Ankaragücü’ndeki günlerini anlatırken hep bir özlem hissediyoruz. Sanki hayatta en mutlu olduğu an, Ankaragücü stadına sarı-lacivertli formayla çıktığı anmış. Daha sonra “kaptan” olarak da orada defalarca yer almış.

Futbolcuyken yapılan haksızlıkların kendisini hakem olmaya ittiğini anlatırken, bazı hakemlerin isimlerini vererek onları şike yaptığını açıklıyor: Bunlardan en çarpıcı olan ise dünya futbol tarihinde ilk kırmızı kartı gösteren Doğan Babacan. Babacan için şikeciliğin sıradanlaştığını tanıklıklarla aktarırken İhsan Türe, Serdar Çakman, Mutlu Çelik ve Muzaffer Sarvan’ın da adını anıyor. MHK Başkanı Bülent Yavuz da TFF Başkanı Haluk Ulusoy’un karşısında topuk selamı çakıyormuş.

Serdar Çakman, kitabın toplatılması için dava açacağını ifade etti. Erman Toroğlu’nun kendisi için bu minvalde daha önce de yazdığını ama ertesi gün ona Hürriyet’teki köşesinden “ispatlayamazsan şerefsizsin!” dediğini, Toroğlu’nun da ispatlayamadığını, bu yazışmaların da Hürriyet ve Sabah’ın arşivinde bulunabileceğini söyledi. “O gün söylediğim için şimdi yinelememde hiçbir sorun yok: Erman Toroğlu, sen şerefsizin önde gidenisin. Ölmüş insanları karalayan, iftira eden bir yalancısın.” Serdar Çakman, ilk kez bu kitap vesilesiyle “senelik şike” diye bir şey duyduğunu, Erman Toroğlu’nun bunu bildiğine göre belki daha önce denediğini, ayrıca FIFA hakemi olarak böyle bir şey yapmasının söz konusu dahi olmadığını söylerken Adnan Polat ile Bülent Tulun’u da şahit gösterdi.

Erman Toroğlu’nun Ankaragücü’ndeki teknik direktörü Sabri Kiraz’ı çok sevdiği anlaşılıyor. Ona karşı başlatılan isyandan da takımın golcüsü Türk futbol tarihinde önemli bir yeri olan Ali Osman Renklibay’ı sorumlu tutuyor. Ali Osman Renklibay’ı aradım. Erman Toroğlu’nun kitabının çıktığından haberi yoktu. Adının geçtiği pasajları okudum. “Erman tamamen saçmalamış” dedi. Erman Toroğlu’nun bahsettiği Malzemeci Hacı Osman, Sabri Kiraz’a karşı bir ayaklanma başlatmış ama Ali Osman Renklibay asla o ekibin içinde yer almamış. “Hayatta en sevdiğim üç-beş kişiden biriydi, ben nasıl ona karşı hareket edebilirim?” dedi Renklibay. Dolayısıyla, Toroğlu’nun kitapta bahsettiği şekilde Ankara Pub’ında oturup tartışmamışlar.

Şenol Güneş de Erman Toroğlu’ndan nasibini alanlardan. Toroğlu, Şenol Güneş’i hem iftiracılıkla hem yalancılıkla hem de teşvik primi almakla itham ediyor! Gel de sessiz kal bunca söze! Bir başka yerde de “topu koluyla önüne almadığına çocuklarının üstüne yemin eden” Tanju Çolak’ın on gün sonra tam tersini söylediğini anlatırken Faik Çetiner’i de şahit gösteriyor. Yani Tanju Çolak da hiçbir ilkesi olmayan yalancılardan biri.

Toroğlu bütün camialara karşı tavrını belli ediyor. Mesela hakemlerin kurayla belirlendiği dönemde Fenerbahçe Başkanı Metin Aşık istediği hakemi çıkarabiliyormuş kuradan. Nereden mi biliyoruz? Erman Toroğlu’na dönemin Fenerbahçe yöneticisi Hayri Yazıcı söylemiş. “Kuradan bu hafta sen çıkacaksın” demiş. Sonuçta da o çıkmış.

Erman Toroğlu, Emre Belözoğlu için de “Fethullahçı” iması yapıyor. Belözoğlu’nun 25 numaralı formayı giydiğini hatırlatan Toroğlu, “Bilmem bu forma numarası size bir şey çağrıştırıyor mu?” diye soruyor. Bağlantıyı kurmak zor değil: Fethullah Gülen, Erzurumlu. Erzurum’un plaka numarası da 25. Yani, Toroğlu’nun dediğine göre, Emre Belözoğlu aslında Pensilvanya’ya bir mesaj gönderiyormuş.

Eğer bir gazetenin spor müdürü olsaydım bir hafta boyunca buradaki iddialara yer verir, çapraz sorgulamalarla kitabı didik didik ederdim. Zira burada müthiş bir malzeme var. Erman Toroğlu açıkça anlatmaktan, Hamit Turhan olduğu gibi yazmaktan, Turkuvaz da cesurca basmaktan çekinmemiş çünkü. Oynadım, Oynattım, Oynatalım kitabı daha çok tartışma çıkarır diye düşünüyorum.

 

Numberone.com.tr

Haber

İlginizi Çekebilir