Kelebek yazarları Ömür Gedik, Savaş Özbey, Onur Baştürk ve Orkun Ün haftanın en çok konuşulan olaylarını masaya yatırdı.
Demet Özdemir’in aynı menajerlik şirketine bağlı olduğu Hande Erçel’i kıskandığı ve “Tüm dizi teklifleri ona gidiyor” diye serzenişte bulunduğu iddia ediliyor. Sizce doğru olabilir mi?
– Ömür Gedik:
Bu menajerlik şirketinin içinde bir dedikoducu var sanırım. Demet kıskanmasa da kıskansa da bu iddiayı atmışlar işte ortaya. Şimdi “yok” dese de, “ne saçma bir iddia” dese de hatta ortada böyle bir iddia olmasa da uzun süre konuşulur bu durum.
– Savaş Özbey:
Doğruya doğru: Hande, Demet’i biraz solladı. Ama bu işin raconu bu. 2 sene önce Demet inmiyordu manşetlerden, şimdi Hande. 2 sene önce Demet ile Can Yaman aşkını merak ediyordu İtalya’sı, İspanya’sı; şimdi Hande ile Kerem Bürsin’i.
Varsayalım ki Özdemir gerçekten Erçel’i kıskandı ve kriz çıkardı. Bunun bu şekilde ortaya dökülmesi nasıl bir beceriksizliktir? Bence Ömür haklı. O şirkette Demet’i sevmeyen biri olabilir.
– Onur Baştürk:
Olaylar, olaylar diyorum. Bir iddia ve dedikodu bu tabii. Ama kıskançlık her sektörde var. Çok önemsenecek bir şey değil bu. Ayrıca bildiğim kadarıyla Demet Özdemir yeni bir dijital platform dizisinde başrolde.
– Orkun Ün:
Hiç inanasım gelmiyor benim. Demet Özdemir, üstelik aynı menajerlik şirketinde çalıştığı, yani kulağına gideceğini bildiği biri hakkında böyle bir şey neden desin? Eğer böyle bir sıkıntısı varsa çok sıkmasın canını Demet. Su öyle ya da böyle yolunu buluyor.
Kelebek yazarları Ömür Gedik, Savaş Özbey, Onur Baştürk ve Orkun Ün haftanın en çok konuşulan olaylarını masaya yatırdı.
Beğenmeyen izlemesin
Gülşen, Cahide sahnesinde giydiği kostümle haftanın açık ara en çok konuşulan ismiydi. Ünlü popçu bu kostümü inadına mı giydi? Sizce mesajı amacına ulaştı mı?
– Onur Baştürk:
Amacına ulaşmanın ötesi bir şey oldu. Herkes işi gücü bıraktı, kıyafeti konuştu. Gülşen’in konuyla ilgili yaptığı açıklama çok güzeldi esas. Açıklamada en çok “ama”lı kısmı sevdim. Çatır çatır ve de paldır küldür nefis ifade etmiş. Gerçekten çok “ama”lı cümle kuruyoruz. “Ama o da öyle yapmasaydı”, “Ama o da geçmişte bunu demişti”, “Ama bu kıyafetin yeri burası değil”. Kime göre, neye göre? ‘Ama’sı yok bu işin. Buna alıştırılmaktan vazgeçelim lütfen.
– Orkun Ün:
İlk başta sahneden verdi cevabını Gülşen. Giydiği son elbise ve ettiği dans aslında açıkça bir mesajdı. Sonra resmen sustu ve dinledi söylenenleri. Analizini yaptıktan sonra da golünü attı. ‘Ama’sız, ‘fakat’sız günler diliyorum size mesajı verdi resmen. Onu eleştiren hemcinslerine, meslek ustalarına, arkadaşlarına, herkese isyan etti. Gülşen bu tartışmaya noktayı koydu bence.
– Ömür Gedik:
Gülşen bu son kıyafeti gerçekten de inadına giymiş olabilir. Ben çok beğenmedim ve tarz bulmadım doğrusu. Ama oturup da buradan Gülşen’in hayatı, anneliği, eşliği, sanatçılığı ile ilgili anlamlar çıkaracak değilim. Sahnede ne giydiği sadece kendisini ilgilendirir. Hiç kimsenin laf etmeye, anlam çıkarmaya hakkı yok. Özgür bir ülkede yaşıyoruz. Beğenmeyen izlememekte, bakmamakta serbest.
– Savaş Özbey:
Ben kıyafete bayıldım, Gülşen’e de çok yakıştırdım. Eleştirilere karşı sosyal medyadan yaptığı açıklamaya bakılırsa da tesadüf değil, tamamen bilinçli, taammüden bir tercih. Vay efendim çocuklarına nasıl göstereceklermiş… Öyle dedi ya Işın Karaca. Gecenin köründe çocuğun Gülşen sahnesinde işi ne?
Hadi onu geçtim, bikini üstü elbise bu kadar dekolteyse plaja nasıl götürüyorsun çocuğu? Şunu hiç düşünmüyorlar: Ya başka biri de çıkıp senin kıyafetini, minini, dekolteni uygunsuz bulursa? Ne diyeceksin? Beğenmiyorsan çevir kanalı, geç diyeceksin. E sen de çevir. Kanal mı yok?
Keşke kadınlar hemcinslerine
bunu yapmasa
Seren Serengil, sosyal medyanın tabiriyle “Kızıldeniz dekoltesiyle” çıktığı ekranda Gülşen’in malum sahne kostümünü eleştirdi. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” mu, yoksa “Olur böyle absürt haller” mi diyorsunuz?
– Ömür Gedik:
Ben en çok programda Gülşen’in kıyafetinin sansürlenmesine takıldım.
– Orkun Ün:
Seren Serengil’in transparan kıyafetle Gülşen’i eleştirmesi var. Ahh ben ne diyeyim ki! Ne diyeyim? Keşke kadınlar hemcinslerine bunu yapmasa…
– Onur Baştürk:
Absürt bir durum. Gülemiyorum da artık. Kadınların bu duruma destek veriyor olması ise ayrıca üzücü.
– Savaş Özbey:
Seren Serengil sağlık problemleriyle boğuşan, zor zamanlardan geçmekte olan biri.
Böyle zamanlarda kimin, neyi, neden söylediğini, önünü başını çok dikkate almamak, bazen duymazlıktan, görmezlikten gelmek lazım. Seren Serengil’in çelişkilerini konuşmak, eleştirmek için doğru zaman değil bence.
Bir “doz kurulu” mu var?
Burcu Güneş de Savaş Özbey’e verdiği röportajda Gülşen’i ve kıyafetleriyle konuşulan diğer meslektaşlarını eleştirdi, “Bu işin bir dozu var. Sanatçının bir iç çamaşırı modeli olmadığını unutmamak gerek. Bunu başaramazsan iş avamlaşır” dedi. Katılıyor musunuz? Bu işin dozu ne?
– Savaş Özbey:
Burcu Güneş’le söyleşi dışında telefonda saatlerce bu konuyu konuşmuşluğumuz var. Burcu isim olarak Gülşen’i ya da başka bir meslektaşını işaret etmiyor. Rihanna’nın iç çamaşırı markası çıkarmasını da yadırgıyor mesela. Meslek içi eleştiriler faydalıdır, candır.
– Ömür Gedik:
Doz kime göre, neye göre? Avam kime göre, neye göre? Hepimiz birileri için avam olabiliriz. Hayatta sadece siyah beyaz değil, griler de olduğunu düşünüyorum.
– Onur Baştürk:
O dozu herkes kendine göre belirler. Bir “doz kurulu” mu var bu konuyla ilgili? Gülşen böyle istemiş çıkmış, başkası farklı bir şey giyer çıkar. Önemli olan da zaten bu: Çeşitlilik. Neyin avam olup olmadığına da seyirci karar verir. En başta kadınların “doz” kelimesini kullanıp kendilerini belli bir kalıba sokuyor oluşu zaten erkek egemen düzenin işine gelen bir durum.
– Orkun Ün:
Ne Gülşen’miş arkadaş. Burcu’su, Işın’ı, Seren’i, Ebru’su… Herkesin gündemi o. Sanatçılar tabii ki iç çamaşırı modeli değildir. Duyan da Gülşen direkt iç çamaşırlarıyla sahneye çıktı sanacak. Tasarım var kıyafetlerinde, bir estetik var danslarında. Vallahi sıkıldım. Yıldım ben. Burcu Güneş sahnesinde o bahsettiği dozu uygulasın, tutan mı var? Ama başkasına karışmasın. Yeterrrrrrr!
Yakıştılar birbirlerine
Hadise, sevgilisi Mehmet Dinçerler’in evlilik teklifine “Evet” dedi. Hatta tektaşını göstererek bir paylaşım yapıp şöyle yazdı: “Bölümümüz şimdi başlıyor.” Hadise ve Mehmet Dinçerler’in yeni bölümüne dair Konsey neler diyor?
– Ömür Gedik:
Ben Hadise adına çok mutlu oldum. Ne istediği belli olmayan, kararsız, çekinceleri olan adamlardan, kendi geleceğini onunla bir gören, tek olmak, aile olmak için yola çıkan, elini sımsıkı tutan adama geçmesi tam da hayatın yeni bir bölümü. Çok mutlu olsun.
Keşke herkesin yanında kendinden bu kadar emin ve sevildiğini hissettirenler olsa.
– Onur Baştürk:
Yeni bölümleri hayırlı olsun. Mahallenin meraklı, onay veren teyzesi gibi konuşacağım ama; “Yakıştılar birbirlerine!”
– Savaş Özbey:
Böyle güzel şeyler karşısında “Allah mutlu etsin”den başka ne denilebilir ki? “Bölümümüz şimdi başlıyor” lafını ayrıca sevdim. Demek ki o hep el ele dolaşmalar (Bakınız: Contemporary ziyareti), liseli âşıklar gibi göz göze haller (Hatırlayınız: Paris tatili), birbirini hiçbir yerde yalnız bırakmamalar (Gözümüzün önünde oldu: Altın Kelebek gecesi) sadece “intro”ymuş. Yani Film asıl şimdi başlıyor demeye getiriyorlar. Fragmanı çok sevdik, mısırlar, içecekler hazır, filmi sabırsızlıkla bekliyoruz.
– Orkun Ün:
Bu işin evlilikle sonuçlanacağı belli. Hadise zor zamanlar geçirdi son dönemde. Ebru Gündeş-Reza Zarrab haberlerinden ve yaşanan tüm sıkıntıların ardından böyle ciddi bir ilişkiye ihtiyacı vardı. Şans yüzüne güldü, Mehmet Dinçerler belli ki çok seviyor Hadise’yi. Bu, aldığı yüzükten de belli oluyor zaten. Mutlu olsunlar, ne diyelim.
Bu işin geri dönüşü var mı?
Berksan, Fransız askısı marifetiyle Seda Sayan’ın ‘erkek kardeşi’ne benzedi. Sizce yakışmış mı?
– Orkun Ün:
Bu işin geri dönüşü var mı? Çünkü yakışmamış. Bir de bu aralar kim Fransız askısı yaptırsa işlem sonunda Seda Sayan çıkıyor ortaya, çok ilginç değil mi? Berksan ne yapar bilemem ama geri döndürmesi lazım eski Berksan’ı. Bir de ufak bir ricam var: bu Fransız askısı işlemini yaptırırken lütfen videoya çekmeyin. İzlemesi korkunç.
– Onur Baştürk:
2 hafta sonra görmek lazım. Estetik yerine oturduktan sonra yakışabilir. Ama eski hali de iyiydi Berksan’ın. Neden böyle bir şey yapmış anlamadım. Buraların Mickey Rourke’u olmaz umarım.
– Ömür Gedik:
Berksan bu olayla kendisi de dalga geçti, “Seda Sayan’a değil Halil Ergün’e benziyorum” dedi. Ayrıca Onur’un dediği gibi birkaç hafta sonraki Berksan’a bakıp tekrar konuşalım. Fransız askısı yüze oturunca Berksan ülkenin en yakışıklısı olabilir pekâlâ.
– Savaş Özbey:
Güzel işte, ne var bunda? Ciciş Kardeşler gibi. Zaten Seda Sayan da estetikle kendine benzeyenler için “Onlar benim kardeşlerim” demedi mi? Bakarsınız düet falan da yaparlar. Peki hangisi gerçek Seda? Hani bir ayçiçek reklamı vardı… Hişşt numara yapma, sağdaki.
Paris dönüşü ayrılık olur mu…
Serenay Sarıkaya ve Umut Evirgen’in Paris dönüşü ayrıldığı iddia edildi. Ardından takıntılı hayranının Sarıkaya’nın aracına saldırdığı, olayı duyan Evirgen’in oyuncunun yanına koştuğu ve barıştıkları öne sürüldü. Ne diyorsunuz?
– Onur Baştürk:
Ayrıldıklarını düşünmüyordum zaten. Serenay’ın başına gelen son olaydan sonra da barıştıkları söyleniyor şimdi de. Belki sadece bir konuda bir tartışma yaşamışlardı. Aman ne bileyim ben…
– Ömür Gedik:
Serenay’ın arabasına saldırıldığında olaya Umut’un korumalarının müdahale ettiği konuşuluyor. Ayrıca aşk şehri Paris’e gidip dönüşte ayrılınmaz ki…
– Orkun Ün:
Ben doğru diye duydum. Paris’te ne olduysa artık milleti barıştıran, evlendiren, birbirine âşık eden o büyülü şehir Serenay ile Umut’u ayırmış. Fakat Serenay’ın başına gelen talihsiz saldırı Paris’te yaşananları unutturmuş ve tekrar barışmış ikili. Kötü zamanlar insanları yakınlaştırır ama bir kere bittiyse, ikinci yakınlaşma uzun sürer mi bilmem.
– Savaş Özbey:
İddialara değil, sonuca bakalım. Serenay takıntılı hayran saldırısına uğrayınca ayrılmış olsalar bile yeniden kenetlendiler. Umut Evirgen atlayıp yanına gitti, eski gazino patronları gibi Serenay’ın kapısına korumalarını dizdi. Evet kabul, korumalar kısmı biraz Türk filmi gibi ama galiba iyi bir hareket yaptı Umut Evirgen…
Seyirciye derdini
anlatabilirdi
Manuş Baba’nın Sivas’taki konserine soğuğu bahane edip çıkmadığı söylendi ama şarkıcı bu iddiayı reddetti, “teknik şartlar yerine getirilmediği için” sahne almadığını söyledi. Bu konuda kim haklı? Tepki gösteren seyirci mi, Manuş Baba mı?
– Orkun Ün:
Manuş Baba, “Teknik sorunlar” gibi bir şeyler dedi ama yemedik tabii. Sen o sahneye çıkacaksın. Seyirciyi ilgilendirmez havanın soğukluğu, teknik ekipmanların donması falan filan. Ayıp etti Manuş Baba sevenlerine.
– Onur Baştürk:
Ben de seyirciyi haklı buldum. Oraya kadar gelmişler, beklemişler. İster soğuktan ister teknik aksaklıktan dolayı fark etmez; dağın başında seni bekleyen onca insanı üzmek hoş olmamış.
– Ömür Gedik:
Olaya seyirci tarafından bakınca yaşanan büyük bir hayal kırıklığı tabii. Ben de soğukta gidip beklesem ve konser gerçekleşmese bozulurum. Ama şarkıcı tarafından bakınca da benzer şeyler yaşamış biri olarak Manuş Baba’ya hak verebiliyorum. Sahne için her konser öncesi ‘rider’ (teknik şartname) gönderilir. Ve ne yazık ki bazen istenilen ekipmanlardan yoksun bir organizasyonla karşı karşıya kalınabiliyor. Manuş Baba’nın yaptığı açıklama da bu yönde. Hem şarkıcıya, hem orkestraya hem de izleyiciye işkenceye ya da riske dönüşecek bir konser yapmaktansa iptal etmelerini anlayabiliyorum.
– Savaş Özbey:
İyi de Ömür, iklim seyirciye başka, sanatçıya başka değil ki… Bir taraf soğukta konser bekleyebiliyorsa öbür taraf da sahnesini alabilir, en azından orada bekleyen sevenlerinin arasına gidip derdini izah edebilirdi. Madem aksaklık var, baştan kontrol etseydi, hiç bekletmeseydi hayranlarını. Seyircinin sorumluluğu mu tesisatı, aksamı kontrol etmek? Hava iyiydi de birden mi bozdu?
Aslında haklı
Coşkun Sabah, “Aşk alışkanlık olunca sevdiğin kişi bir anda teyze kızına dönüyor” dedi. Ne diyorsunuz bu açıklamaya?
– Onur Baştürk:
Böyle saçma bir beyanı yorumlamak benim içimden gelmiyor.
– Savaş Özbey:
Coşkun Sabah haklı. İlk heyecanın büyüsü geçtikten sonra karşı tarafın kötü özellikleri göze daha çok batmaya başlıyor.
Teyze kızını öp başına koy, aynı evin içinde kumaya dönüşenler var. O heyecanla çok hızlı gelişen evliliklerin en hızlı bitenler olması da bu yüzden. Flört, söz, nişan gibi kurumlar da bunun için var. Tarafların birbirini sindirmesi, son çıkıştan önce daha iyi tanıyabilmesi için.
– Orkun Ün:
Ben çok eleştirdim Coşkun Sabah’ı zamanında. Bu açıklamasını da eleştirecektim ki onu daha detaylı dinleme fırsatı buldum. “Evlilikte aşk zamanla bitiyor, karşındaki insanla eski heyecanı yakalayamıyorsun” demek istiyor Coşkun Baba. Teyze kızı benzetmesi ilk bakışta irite edici duruyor ama alttaki mesajı anlayınca ‘adam doğru söylüyor aslında’ diyorsunuz.
– Ömür Gedik:
Ben katılmıyorum. Ne uzun aşklar, ne uzun evlilikler var gıptayla baktığımız. İşin sırrını bulmak önemli.
Numberone.com.tr