Geçen hafta Balat’ta, sokak çalgıcısı çocukların yanına gitti, “Kemanla fotoğraf çektirebilir miyim?” diye sordu. Çocuklar “Aman abla sakın düşürme” derken enstrümanı eline alıp ağlatmaya başladı. Trollenen çocuklardan biri onu tanıdı ama iş işten geçmişti. Bu video viral oldu, ana haberlere dahi çıktı. Kıssadan hisse: Kemancı Canan Anderson’u şak diye tanımazsanız bir gün sizin de başınıza gelebilir.
Canan Anderson, Hürriyet Kelebek’ten Savaş Özbey’e röportaj verdi.
İşte o röportaj…
◊ İtalya’da doğdun ama soyadın İngilizce. Babadan mı, eşten mi?
– İtalya’nın Vicenza şehrinde doğdum. Ama İtalyan vatandaşı değilim. Babam Amerikalı, annem Türk. Ondan dolayı. Hem Amerikan vatandaşıyım hem Türk.
◊ İlk konserini Avusturya Kültür Merkezi’nde 6 yaşında verdin. Klasik müzik mi, popüler müzik mi?
– Zor soru. Eğer Klasik Batı Müziği okumasaydım ve enstrümanımla profesyonel bir yere gelmeseydim bu kararı veremezdim. Ülkemde kemanı sevdirmek istediğim için popüler müziği seçtim. İyi ki de öyle yapmışım. Bana en çok gelen sorulardan biri de neden orada kalmadığım… Nedeni, vatan hasreti. Saçlarım dökülmeye başladığında doktora gittim. Tüm kan sayımları yapıldı. Sonunda doktor bunun psikolojik vatan özlemi olduğunu söyledi.
◊ Bombay Filarmoni, Salzburg Üniversitesi Orkestrası gibi ekiplerde başkemancılık yaptın. Eğitim mi, yetenek mi?
– Yetenek olmadan eğitimin bir anlamı olamaz. Yetenekliysen de eğitimsiz bir yere kadar ilerleyebilirsin. O yüzden ikisi de şart.
◊ Keman çalmak mı, şarkı söylemek mi?
– 5 yaşında keman çalmaya başlayan biri elbette bu soruya “keman” diye cevap verir. Şaka bir yana popüler kültürde şarkı söylemek elbette ki tüm dünyada revaçta. Ama ben ruhun daha derinliklerine inmekten yanayım. Yani insanlar beni dinlediklerinde kendi dünyalarının hikâyesini yazsınlar istiyorum.
◊ Klasik keman mı, elektro mu?
– Tereddütsüz klasik keman… Tüm eğitimimi klasik kemanla aldım.
Klasik kemanı ne zaman çeneme koysam o benim bir uzvum gibi oluyor. “O zaman niye elektro keman çalıyorsun?” diye sorulduğunu duyar gibiyim. (Gülüyor) Amacım sahnedeyken seyircilerin dikkatini çekmek.
◊ İkisiyle de aynı sahneyi paylaştın. Barry White mı, Ian Anderson mu?
– Dünya müzik tarzlarının çoğunu kemanıyla denemiş biri olarak seçim yapamayacağım, beni mazur gör. İkisi de o kadar farklı müzik türleri ki. Barry White daha çok soul ve funk, Ian Anderson yani Jethro Tull ise progressive rock.
◊ Fransa, Hindistan, Dubai, Almanya gibi ülkelerde konserler veriyorsun. Doğu izleyicisi mi, Batı izleyicisi mi?
– Bu da zormuş… Nedeni insanlara ne sunduğunuz. Beklentilerine cevap verip veremediğiniz. Yine de benim için duyguları göstermek ön planda olduğundan Doğu izleyicisi, dinleyicisi derim.
◊ “Mihriban” mı, Vivaldi mi?
– Ters köşe sorularda üstüne yok! (Gülüyor) Ben hem Batı’yı hem de Doğu’yu temsil ediyorum. Kemanımla ülkelerarası köprü kurmaya çalışıyorum. Bir Vivaldi çaldığımda Doğulu olabilirim ama “Mihriban” çaldığımda da Batılı olabilirim.
◊ Hangisiyle kahve içmek isterdin: Dede Efendi mi, Münir Nurettin mi?
– Dede Efendi’yle. Ondan öğreneceklerim müzik tarihiyle ilgili vizyonuma çok katkı sağlardı.
◊ Hayatın bir film olsa macera mı olurdu, romantik komedi mi?
– Her ne kadar maceraperest olsam da bir o kadar da duygusalım. Koç burcuyum, yükselenim Yengenç. Sürprizler, şaşırtmalar beni çok mutlu eder. Sevdiğim insanla kaçamaklar, paylaşımlar yaşamaktan hoşlanıyorum. Tekdüze bir hayattan hiç
haz almam.
◊ Peki kim çekerdi: Mozart mı, Beethoven mı?
– Mozart tabii… Deli dolu kişiliği, Beethoven’a göre daha pozitif müziği ve eğlenceli tavırlarından dolayı.
HAYAT BİLGİSİ
Zekânı kullanmıyorsan kullanılırsın
◊ Sence hangisi daha avantajlı: Zengin ve çirkin doğmak mı, fakir ve güzel doğmak mı?
– Eski zamanlarda belki fakir olup güzel doğmak revaçta olabilirdi. Ama günümüzde zekâ bence çok daha önemli. Yani ister fakir, ister güzel, ister çirkin ol; zekânı kullanmıyorsan sadece kullanılırsın.
◊ Zorla güzellik olur mu, olmaz mı?
– Deyim olarak düşünürsek olmaz. Ama kelime kelime bakarsak olur. Mesela artık estetik yaptırmayan kalmadı.
◊ Para saadet getirir mi, getirmez mi?
– Her şey kararınca mutluluk getirir.
◊ Mantık mı, içgüdü mü?
– Mantık tabii ama ben o işi bir türlü beceremiyorum işte. (Gülüyor)
◊ Bir şeyi gece planlamak mı, sabah planlamak mı?�
– Daha çok gece insanıyım.
Sessizlik çöktüğünde daha iyi düşünebiliyorum.
◊ Hatır için çiğ tavuk… Yenir mi, yenmez mi?
– Eğer o kişiye değecekse yenir.
KÜÇÜK KEYİFLER
Tavla benim için meditasyon
◊ Doğduğun memleket İtalya-Vicenza mı, İstanbul mu?
– İstanbul tabii. Dünyada birçok ülke, pek çok metropol gördüm. Benim için İstanbul gibisi yok.
◊ Peki İstanbul’un görüntüleri mi, sesleri mi?
– Ben işitsel ve duygusal bir sanatçıyım. Nerelerden hangi sesler yükseliyor, bana huzur veriyorlar mı, hep buna bakarım.
◊ Anadolu yakası mı, Avrupa yakası mı?
– İstanbul’un her iki yakasında da yaşadım. Önemli olan deniz görmesi, kalabalığa hem uzak hem de yakın olabilmesi. Şu an Beykoz’dayım ve çok mutluyum.
◊ Güneş mi, ay mı?
– Güneş tabii ki. Her şeye sıcaklık, her şeye can verendir.
◊ Tren yolculuğu mu, gemi yolculuğu mu?
– Deniz âşığı biri olarak gemi yolculuğunu tercih ederim.
◊ Bodrum mu, Çeşme mi?
– Bodrum âşığıyım. Ama maalesef Bodrum eski Bodrum değil. Tamamen para kazanma uğruna koyları gasp edilen, boş arazi bulanın hemen site kurduğu bir yer haline geldi. Çok canım acıyor bu konuda.
◊ Kedi mi, köpek mi?
– Çocukluğumdan beri birçok kedim oldu. Hep köpek arzuladım ama müstakil evim olmadan köpek sahibi olmak bana egoistçe geldi. Şu an müstakil evde yaşıyorum, Einstein isminde bir köpeğim var ve cevabım köpek.
◊ Tavla mı, satranç mı?
– Tavla şampiyonu olarak tabii ki tavla! Satranç, beyin jimnastiği gerektiren ciddi bir spor. Benim için tavla bir nevi meditasyon.
◊ Çaycı mısın, kahveci mi?
– Tam bir çaykoliğim.
◊ Birinden vazgeçmek zorunda kalsan… Kırmızı et mi, deniz mahsulleri mi?
– İkisinden de vazgeçmek zorunda olmam inşallah. (Gülüyor) Ama illa ki birinden vazgeç dersen kırmızı et.
◊ Sütlü tatlı mı, şerbetli mi?
– Şerbetli tatlıyı sütlü tatlılara tercih ederim. Hele de cevizli baklava olursa, offf…
POPÜLER ŞEYLER
Türkan Şoray ellerimi öptü
◊ Nâzım Hikmet mi, Orhan Veli mi?
– Aa, buna mümkün değil karar veremem. “İkisi de” diyorum.
◊ Cem Karaca mı, Barış Manço mu?
– İkisi de müziğimizin duayenlerinden… Ancak melodileri, çocuklar için yaptıkları, yurtdışında bizi temsil etmiş biri olması nedeniyle Barış Manço.
◊ Gurmelerden: Vedat Milor mu, Mehmet Yaşin mi?
– Vedat Bey’in tarzı, anlatış biçimi, hayat enerjisi ve heyecanı bana nedense daha samimi geliyor.
◊ Yeşilçam’dan: Türkan Şoray mı, Filiz Akın mı?
– İkisi de… Tek fark, Türkan Şoray’la canlı yayına katılmış olmam. O mütevazı hanımın ben keman çaldıktan sonra canlı yayında ayağa kalkıp ellerimden öpmüş olması…
◊ Tarık Akan mı, Ediz Hun mu?
– Yine yaşanmışlıkla cevap vermek zorundayım. Bir sahnemden sonra sevgili Ediz Hun beni öyle bir sundu ki, gözlerim doldu. “İşte Türk kızı… Bizim geleceğimiz” dedi. Onun yeri ayrı tabii.
ÖZEL MESELELER
Sezen’le üzgün anılar Ajda’yla pozitif hatıralar
◊ Gece hayatında hangisi çok iç gıcıklar: Göz kırpmak mı, göz kaçırmak mı?
– Gece hayatından hiç haz etmem. Yalan dünya…
◊ Peki aşkta alıcı kuş musun, çantada keklik mi?
– Eşime sorduğunuzda “Alıcı kuş” diyeceğine eminim. (Gülüyor)
◊ Eski bir hatıranın yâdına hangisi daha güzel eşlik eder: Sezen mi, Ajda mı?
– Hatıranın çeşidine göre değişir. Sezen Aksu’yu daha üzgün hatıralarımı anarken, Ajda Pekkan’ı pozitif anılarımda gezinirken dinlerim.
◊ Hangisini tercih edersin: Tek başına ağlamak mı, birinin omzunda ağlamak mı?
– (Gülüyor) İlk yarım saat tek başıma kalıp olayı sindirdikten sonra başkasının omzunda ağlamak…
◊ Affetmek mi, unutmak mı?
– Affetmek… Seni özgür kılar.
◊ Aşkın karşıtı: Nefret mi, kayıtsızlık mı?�
– Aşk öyle bir duygu ki insandan insana değişiyor. Çünkü aşk algısını insanın doğduğu ortam, büyüdüğü çevre, inançları ve alışkanlıkları şekillendiriyor. Aşkı yitirdiğinde nefret edeni de gördüm, saygıyla karşılayıp çekileni de. Bana gelirsek… Benimki kayıtsızlık.
GÜNDELİK HALLER
Üstüme yaslanıp uyuyan biri varsa ince ince ittiriyorum
◊ Ayaklarına kara sular inmiş: İyi bir roman mı, iyi bir film mi?
– Hızlı bir gün ve koşuşturmacadan sonra iyi bir film. Eğer yavaş bir tempoda, tatilde veya sıradan bir gün geçiriyorsam roman okumak hayal gücümü artırdığından daha çok keyif verir.
◊ Evdeki halini hangi üçlü daha iyi tanımlar: Telefon-YouTube-sosyal medya mı, pijama-terlik-TV mi?
– Pijama-terlik-televizyon.
◊ Yatılı misafir geldi, horlamasından uyunmuyor. Uyandırır mısın, uykusuz mu kalırsın?
– Ev sahibi olduğum için uykusuz kalırım. Ertesi sabah da bana sorsa bile horlamasını duyduğumu belli etmem. Üzülsün istemem kimse.
◊ Uçakta/otobüste ha bire omzunda uyuyan bir teyze var… İnce ince ittirir misin, hostese mi şikâyet edersin?
– Bu anlattığını defalarca yaşadım. İnce ince ittiriyorum. (Gülüyor)
◊ Az tanıdığın birine… Telefon açmak mı, mesaj atmak mı?
– Telefon açmak bana her şekilde daha doğru geliyor. Mesaj dediğinin, çok iyi tanıdığın birine kısa bir haber iletmek için kullanılması lazım.
HİÇ DÜŞÜNMEDEN HIZLI HIZLI…
◊ Hangi üçlü seninki: Rakı-balık-Ayvalık mı, kebap-şalgam-Adana mı?
– Ayvalık.
◊ Hangisinden korkarsın: Yalandan mı, yılandan mı?
– Yalandan.
◊ Biraz yoldan çıkmak istedin: Mantı mı, iskender mi?
– Mantı.
◊ Zeki Alasya mı, Metin Akpınar mı?
– İkisi de.
◊ Gündoğumu mu, günbatımı mı?
– Günbatımı.
◊ Beren Saat mi, Serenay Sarıkaya mı?
– Beren.
◊ Deniz-kum-güneş mi, orman-ağaç-temiz hava mı?
– Orman.
◊ Twitter mı, Instagram mı?
– Instagram.
Numberone.com.tr