Yeni albümü Aşk Çeşmesi ile gündemde olan Kalben hakkında merak edilenleri Hürriyet’ten Hakan Gence’ye anlattı. İşte son zamanların en sevilen seslerinden Kalben’in açıklamalarından satırbaşları:
İlk çıktığınızda omuzları biraz düşük, vücudunu gitarıyla kapatan bir kadındınız. Yeni albümün kapağında ve bugünkü fotoğraf çekiminde kendisiyle barışık biri var. Ne değişti?
– Kadın vücudunda olduğumu fark ettim! Ölene kadar da bu kadın vücudunda olacağım. Üstelik diğer kadınlardan da farklı bir vücutta değilim. Hepimizin memeleri, göbişi var. Hepimizin bir yerlerinde istemediği kıllar çıkıyor. ‘O zaman ben bu güzellikten neden uzak duruyorum’ diye düşündüm.
Kadın bedeninde olduğunuzu 33 yaşında mı fark ettiniz?
– Çocukluğumdan beri o kadar çok fiziksel ve ruhsal şiddet görüp örselendim ki… Literatürde olup benim başıma gelmeyen bir şey yoktur.
Biraz açar mısınız?
– Bir ilişkin vardır, adam sen sahneden indiğinde başına, “Neyin özgüveni bu” diyerek bir bardak fırlatır, camlar bir yerini keser, “İlişkimi yürütmek için böyle davranmasam daha iyi olacak” diye düşünürsün… Bir arkadaş grubunda bir adam çıkıp “Sen de kadın mısın? Baksana şuradaki kadınlara ne kadar güzeller” der, sen güzel olmadığına inanırsın… Ben artık başkalarının gözleri, fikirleri üzerinden tecavüzlerini ve yağmalarını reddediyorum. Ömrümün ilk yarısını tamamladım. Bu ikinci yarısı…
Sosyal medya paylaşımlarınızda kadın haklarından bahsediyorsunuz. Günümüzde her gün bir erkek şiddeti haberine uyanıyoruz… Siz hiç şiddete maruz kaldınız mı?
– Evet. Vaktiyle tanıdığım birinin koşup koşup sırtımdan yumruk attığını hatırlıyorum. Başkasının evde kendi paramla aldığım mutfak bıçağıyla beni tehdit ettiğini… Hatta birinin kapıma beyzbol sopasıyla dayandığını…
Ne diyorsunuz! Bu yaşadıklarınız sizi nasıl etkiledi?
Hep edebiyat ve müziğe sarıldım. Tabii bazı karanlık taraflarım olmasına da neden oldular.
Ne gibi?
Sevmekte, kendimi açmakta ve vücudumu kabul etmekte çok zorlandığım zamanlar oldu.
Peki bir diğer önemli sorun taciz. Hiç sizin başınıza geldi mi?
– Annemin cenazesine gidiyordum, otobüs molasında uyurken iki bacağımın arasında bir elle uyandım!
Korkunçmuş…
– Evet ama bu acınası bir durum değil. O kadar çok insanın yaşadığı bir şey ki… Şu an belki de bir kadın, patronun omzuna koyduğu elden iğreniyor ama kovulmamak için buna katlanıyor.
Bunları yaşayan kadınlara ne söylemek istersiniz?
– Bunu çeşitli şekillerde milyonlarca kadın ve erkekle birlikte yaşadıklarını kabul etmelerini, asla yalnız olmadıklarını bilmelerini, herkesin başına gelen bir fenalığın onların da başına geldiğini anlamalarını isterim. Bunun asla frapanlıkla, mini elbiseyle, bir kahkahayla, içkiyle, özel hayatla ilgisi yok. Bunun kırık fay hattı üstünde yaşayan bir toplumun bastırılmış, şefkatsiz, sevgisiz büyüyen çocuklarının katılaşmış ruhlarıyla ilgili olduğunu fark etmeliyiz. Çocuklarımızı özgür ve mutlu yetiştirmeyi hedeflemeliyiz bundan böyle. Sessiz kalıp yarasını kendi başına iyileştirenlere de sesini yükseltenlere de saygım sonsuz. Böyle konularda ahkâm kesmek kimseye düşmez.
Kalben sahne adınız mı?
– Annemin yadigârı, bana gerçekten bu ismi koymuş deli kadın! Eğer bir insanın bir şey olduğunu düşünüyorsak dönüp onun annesine bakalım. Bazı durumlarda da dönüp babasına… Mutlaka babasından aldığı yaralar ve destek, annesinden aldığı aşk ve şefkat onu oraya getirmiştir. Benim annem de Türkiye’nin zor bilinen yerlerinde resim öğretmenliği yapan cesur, feminist ve yaşam aşığı bir kadındı.
Babadan yana yaralı mısınız?
Babalarımız sert koşullarda büyümüş, biz kız çocuklarını sevmeyi bazen haklı olarak bilemiyorlar. Dilerim öğrensinler. O yüzden bir şey diyemem. Babamı çok severim.
Annenizi kaybettiğinizde kaç yaşındaydınız?
Ben 19 yaşındaydım, annem 53 yaşındaydı.
Neydi sebep?
Beyin damar tıkanıklığı. İki yıl çocuk gibiydi, hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Beni bile. Çok acıydı.
Ölümle ilgili dertlerinizi çözebildiniz mi?
14 yılımı aldı, devam ediyor. Geçenlerde annemin sakarlığını hatırladım. Çok hoşuma gitti. Çünkü biri ölünce onu kutsallaştırıyor ve onun ölümünde payın olduğunu düşünüyorsun. Ben yazarak ve sevgiyi keşfederek bu karanlık hislerin üstesinden geldim.
Aşk şarkıları yazan bir müzisyen olarak aşkı nasıl anlatırsınız?
Aşk çölde açan bir çiçek. Sekiz milyar insanız, birini bulup ona âşık olmak, onu anlamak, onun bedenine değmek ne kadar nadir eylemler… Şu an içinde olduğum aşksa bir şaşırma hali.
Kim o kişi?
Tanımıyorsunuz ve size tanıtmayacağım.
Aşkta cinsiyete inanıyor musunuz?
– İnanmıyorum. Ben hiçbir duygunun cinsiyeti olduğuna inanmıyorum. Açıkçası kedim bana öyle bir sevgi veriyor ki, ‘Ruh eşim herhalde bu kedi’ diyorum.
Bir kadına âşık oldunuz mu hiç?
Evet, bir kere oldum.
Bir ilişki yaşadınız mı?
Hayır, platonik âşıktım. Ama bu aşk, onun kadın olmasıyla değil, o insan olmasıyla ilgiliydi. Onun memeleriyle ilgili değil, göğsünün altında yatan kalbiyle ilgiliydi.
Bunu okuduktan sonra, cinsel yöneliminizi tartışacaklardır…
Tanımlara hiç inanmıyorum. Rahmetli annem beni öyle yetiştirmedi. Ben daha dört yaşındaydım, eve bir model gelir, soyunurdu, biz çıplak kadın çizerdik. Bir kuşu da, bir tabelayı da çizerdik. Beni annem insan vücuduna, kalbine ve doğaya karşı çok cinsiyetsiz yetiştirdi. Bana, “Ayaklarının üzerinde dur, kanatlarının olduğunu fark et, seni uterusunun (rahim) ve memelerinin sınırlandırmasına izin verme. Bu ülkenin ötesinde koskoca bir dünya, onun ötesinde bir evren var” derdi.
Peki şimdi birlikte olduğunuz kişi?
– Sevgilim bir adam ve adamımla mutluyum.