Amy Jade Winehouse…. Siz onu büyüleyici sesi, sarsıcı yorumu ve uçarı tavrıyla yer aldığı sansanyon haberleriyle tanıyorsunuz. Ama dikkatli gözler ona yakından bakınca “modern zamanlar”ın ârâfında sıkışmış “ızdıraplı bir ruh” olduğunu farkedecektir.
14 Eylül 1983 yılında Londra’nın kuzey bölgesindeki Southgate’de doğdu küçük Amy. Annesi müziğe tutkun ama sektöre uzak düşmüş, heveskar bir eczacı, babası ise bir taksi şöförü. Alex adında bir de abisi vardı… Amcalarının çoğu ve anne tarafının neredeyse tamamı profesyonel caz müzisyeniydi.
Küçüklüğünde ninni niyetine Ella Fitzgerald, Dinah Washington gibi popüler caz vokalistlerini dinledi. Kulağına yerleşen ilk sesler cazın ustalarıydı.. Bu birikime sonraları kendisi Amerikan sokaklarının en tutkulu tarzı R&B ve Hip Hop’u da ekleyecek ve erişilmez bir üslup oluşturacaktı… Küçük yaşta müzikle ilgilenmeye başlayan Amy Winehouse eğitimine Southgate School’da başladı..
Winehouse, daha sonra Ashmole School’a gitmek için okulundan ayrıldı. 11 yaşına geldiğinde ise ilk trajedisini yaşadı. Anne babası ayrılmış abisi Alexle birlikte annesinin yanında kalmıştı.. Amy 13 yaşına geldiğinde içindeki cevherin parıltılarını işleyebileceği bir alan geçti eline. Babası ona bir gitar hediye etti.
İlk kez kendi gitarına sahip olduğu o küçük yaşta, hemen o yıl içinde kendi bestelerini yapmaya başladı. çocukluk arkadaşı Juliette Ashby ile Sweet ‘n’ Sour adlı bir rap grub bile kurdu. Kendi bestelerini seslendirdiği grubu, bir çocukluk macerası olarak kaldı..
Denemelerle, arayışlarla ve aile trajedileriyle geçen ilk gençliği sonunda erkek arkadaşı Tyler James Amy’nin demo kayıtlarını Universal Records’a ulaştırabildi. Bu onun için ilk büyük dönüm noktasıydı.. Hayalini kurduğu müzik kariyerinin ilk basamağındaydı ve henüz 20 yaşındaydı…..
Sonradan ‘Frank’ albümünde birlikte çalıştıkları Felix Howard, Winehouse’un sesi için “şu ana kadar karşılaştığım her şeyden farklı” dedi. Universal bu “farklı ses”le hemen anlaşma imzaladı. 20 Ekim 2003 yılında, yapımcılığını Salaam Remi’nin üstlendiği albümü “Frank” albümü yayınlandı. Genel olarak caz etkileşimlerinin yer aldığı, bu albümdeki bestelerin tamamının yapımında Winehouse’da etkin rol üstlendi.
“Frank” albümü ile 2004 yılında, İngiltere’nin en iyi kadın solisti ödülüne aday oldu. Aynı yıl Ivor Novello beste yarışmasında, en iyi modern beste ödülünü kazandı. Sesinin rengiyle ve albümdeki şarkı sözleriyle acımasız müzik eleştirmenlerin bile takdiri ve övgüsünü kazanan Winehouse, albümüyle İngiltere listelerinde 13. sıraya yerleşti.
Billboard 200 listelerinde ise 61. sırada kalan albümden çıkan single’lardan “Take the Box” ile İngiltere single listelerinde 57 numara olan sanatçı, albüm sonrasında birçok müzik festivalinde sahne aldı. Ilk albümü çok başarılı olmuş kendini farkettirebilmişti.. Bu çıkıştan sonra bir duraklama dönemine girdi Amy Winehouse.
18 ay boyunca hiç beste yapamadı. Şöhretin tadını çıkarıyordu ve elbette çok içiyordu.. Bu geçiş döneminden sonra, yeniden çalışmaya başlayan Amy 30 Ekim 2006 tarihinde “Black to Black” ile geri döndü. Işte Amy efsanesini yaratan albüm buydu.
Her şarkısı ayrı ayrı hit olan bu muhteşem album Amy’nin tarzının da oturduğu bir çalışma olmuştu. Yine ilk albümündeki Salaam Remi ile çalışmıştı. Ancak başarılı müzisyen ve yapımcı Mark Ronson bu albümde çıtayı yükselten unsur oldu. Ünlü rock şarkıcısı Kid Rock, 2009 yılında çıkması planlanan yeni albümünün yapım aşamasında Amy Winehouse’un “Back To Black” albümünden etkilendiğini açıkladı:
“Albümü muhteşem. Etkilenmediğimi söylersem, bu koca bir yalan olur.” diyecekti.
Bu albüm İngiltere listelerinde farklı zamanlarda bir numaraya çıkarak büyük bir başarı yakaladı. Black to Black albümünün ardından gelen single çalışmalarından “Rehab”, ulusal listelerde 7 numaraya kadar yükseldi.
Aynı yıl geleneksel “Müzik Ödülleri”nde gerçekleştirdiği performans sonrası bu şarkı, Time dergisi tarafından 2007 yılında, yılın en iyi on şarkısından biri olarak gösterildi. 8 Ocak 2007 tarihinde, aynı albümün ikinci single çalışması olan “You Know I’m No Good”u yayınlayan Winehouse’a şarkının rap vokallerinde Ghostface Killah eşlik etti.
Bu şarkı da, aynı yıl yayına başlayan ,ellili yılların Amerikasını anlatan “Mad Men” dizisinde kullanılmasıyla ayrı bir popülarite kazandı ve dizi de şarkı da adeta aynı anda patladı.. . Bu etkileşim aynı zamanda Amy Winehouse’un ellili atmışlı yılların ruhunu ne kadar iyi yakaladığının çok keskin bir göstergesiydi..
Albümlerinin Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlanmasının ardından, uluslararası ünü daha da artan Winehouse, bu ülkede yakaladığı başarı ile bir ilke imza atarak, gelmiş geçmiş en iyi çıkış yapan yabancı kadın vokal olarak nitelendirildi.
Bir diğer single “Tears Dry On Their Own” ile de İngiltere single listelerinde 16 numara olan sanatçı, ertesi sene Mark Ronson’un “Version” adlı albümüne konuk oldu ve albüm için The Zutons’un “Valerie” parçasını baştan yorumladı. Parçanın single’ı ile İngiltere single listelerinde 2 numara olmayı başaran müzisyen, aynı sene hayranlarına “Back to Black” albümünün özel basımını sundu.
2007 senesinde Sugababes üyesi Mutya Buena’nın “Real Girl” adlı albümüne konuk olan Amy Winehouse, ertesi sene “Rehab” parçasıyla Grammy’lerden “Senenin En İyi Parçası”, “Senenin En İyi Kaydı” ve “En İyi Bayan Pop Vokal Performansı” ödüllerine layık görüldü. Ayrıca aynı ödüllerden “En İyi Yeni Sanatçı” ve “Back to Black” albümüyle de “En İyi Pop Vokal Albümü” ödülleriyle de onurlandırılan Winehouse, aynı yıl video prodüksiyon asistanı Blake Fielder-Civil ile Miami’de evlendi. Yakınları bu evliliği onaylamadı ve Amy’nin kötü alışkanlıklarından kocasını sorumlu tutu…
Babası Mitch Winehouse, kızının evlendikten sonra uyuşturucuya alıştığını da ileri sürdü:
“Amy, Blake ile tanışmadan önce uyuşturucu kullanmazdı. Çok güzel bir kızdı. Blake kızıma uyuşturucu kullandırdı. Hepsi kızımın parasıyla alakalı bir durum. O, kızımın parasını kontrol etmek istiyor. Bu yüzden onu daha fazla bağımlı hale getirmek için elinden geleni yapıyor.” diyecekti…
Herkes onun için kaygılanıyordu.. O günlerde yaşadığı uyuşturucu ve alkol problemleri sebebiyle adı sıkça medya dünyasında yer aldı. Bu onun en büyük kırılmalarından biri oldu. Magazin basını onun üstüne gittikçe o da pervasızlaştı. Birbirini tetikleyen bu çatışmadan zararlı çıkan elbette Amy olacaktı.
Her gün kötü alışkanlıkları ve skandalları hakkında haberleri çıkıyor müziği arka plana gidiyordu.. Amy o günlerde büyük yeteneği ve tanrıvergisi sesi sayesinde hızla tırmandığı şöhret basamaklarını zaafları yüzünden düşercesine iniyordu.. 2008 yılında, olağanüstü sesi ve yeteneğine rağmen, skandallarla dolu çılgın yaşamı ve korkutucu yüz ifadesi nedeniyle İngiliz halkının en çok korktuğu yıldız seçildi.
Aynı yıl, aldığı bir ilaca vücudunun reaksiyon göstermesi nedeniyle gece yarısı hastaneye kaldırıldı, kısa süreli bir tedaviden sonra taburcu edildi. Uyuşturucu alırken kaydedilen video görüntülerinin basına sızması yüzünden zor günler geçirdi. Kendini zaptetmekte güçlük çeken Amy Winehouse, 2009 yılında “adam dövmekten” Londra’da gözaltına alındı. İngiltere’nin başkenti Londra’da çıkan kavgada, 38 yaşındaki bir kişinin yüzüne yumruk attı. Şarkıcı, daha sonra polis merkezine gidip teslim oldu.
Eviliği de sorunluydu Amy’nin… “Rehab” şarkısında “Ray ile evlenmeyi tercih ederdim” demişti. Bahsettiği Ray, caz müziğin dev ismi Ray Charles’tı. Kocası Blake Fielder-Civil’de Ray Charles’den izler bulmuş muydu bilinmez ama evliliğinin çalkantıda olduğu günlerde Pete Doherty’nin, bir zamanlar Amy Winehouse’a evlenme teklif ettiği ortaya çıktı.
2009’un Ocak ayındna aktör Josh Bowman ile St Lucia’da tatil yaparken görüntülendi. Winehouse o gezide, “Tüm evliliğim uyuşturucu üzerine kuruluydu, evli olduğumu bile unuttum” dedi.
Böylece sorunlu eşinden ayrılması hayranları için bir umut olmuştu. Belki yeniden düzelebilir yeni müthiş şarkılar yapabilirdi.. Ancak Mart ayında ise “Hâlâ Blake’i seviyorum ve yeni evime benimle gelmesini istiyorum. Bu uzun zamandır planladığım bir şey. Onun benden boşanmasına izin veremem. O benim erkek versiyonum ve birbirimizi tamamlıyoruz” diyerek hayranlarını şoke etti. Bu açıklama evliliğini kurtarmaya yetmedi tabi. 16 Temmuz 2009’da resmen boşandı. Ayrılıktan aylar sonra bile, hayatında hiçkimseye karşı ona hissettiklerini hissetmediğini söyledi: “Birbirimizi bir daha hiç görmeyeceğimizi düşündüm, ölmek istedim”. Amy Winehouse 2011 turnesi öncesinde babasının isteğiyle rehabilitasyon merkezine döndü. Babasına göre, ağır uyuşturucuları bırakmış olan Amy, hafif uyarıcılar ve alkol bağımlılğı nedeniyle uzun süre rehabilitasyonda kalmalıydı. Ama o söylenenleri dinlemedi, rehabilitasyonu erken bıraktı.
Ve ilk iş olarak da 18 Haziran’da Belgrad konserine çıktı. Uyuşturucu ve alkol etkisinde olduğu için Belgrad’da uzun süre yuhalandı. Turne kapsamında
İstanbul’a da gelmesi planlanan Amy türk hayranlarını hayal kırıklığına uğracaktı.. 19 Haziran 2011’de istanbula gelen Amy tavırları ile menajeri ve ekibini korkutunca, konserleri iptal edildi. Gerçekleşmeyen o konser artık kaybedilmiş bir yıldızın ardında bıraktığı bir ukte olarak tarihe geçti…
Amy Jade Winehouse büyük bir yetenekti ve bunun farkındaydı. Farkedilmiş yetenek bazen çok tehlikeli olabilirdi. O da bu tehlikeye maruz kaldı. Şarkıları aslında bir haykırıştı Amy’nin. Hep kendini anlattı.. “İyi olmadığını” söyledi.. “Keşke bir arkadaşım olsaydı” dedi, “keşke bir daha hiç içmesem” dedi. “Stronger Than Me” şarkısında ise eski erkek arkadaşına şöyle sesleniyordu Amy; “Senin benden daha güçlü olman gerekirdi!”: Ama, güçlü olamadı Amy.
23 Temmuz 2011’de Londra’daki evinde ölü bulundu. Son sahneye çıkışı ölümünden 3 gün önce Dionne Bromfield ile gerçekleşti. Sahnede daireler çizerek dans etti ve kayboldu. Ateşin erafında dönen pervaneler gibi kendi ateşinin üstüne gitti Amy. Ve o ateşte yanıp yok oldu…