Madonna mı? Hayır… Kylie?.. Hiçbiri… “İyi olduğumda iyiyimdir, kötü olduğumdaysa muhteşem” diyen 1930’ların bir seks ikonunu…
Lady Gaga’nın ilham kaynağının Madonna olduğunu söyleyenler fena halde yanılıyor. Onun başka ilham kaynakları var. 70′lerin en tuhaf pop ikonu Klaus Nomi bunlardan biri. Ama yaptığı her şeyle seksi çağrıştıran ama aksi gibi bir an bile seksi olmayan Lady G, aslında tutucu 1930′ların ortalık karıştıran seks ikonu Mae West’in günümüzdeki temsilcisi hatta bir numaralı taklitçisi.
Bu sözler yazar Gülenay Börekçi’ye ait… Börekçi yazısına şöyle devam ediyor:
Yani bir vakitler sürrealist ressam Salvador Dali’ye de cüretkarlığı, kimselere benzemezliği ve tabii kırmızı dudaklarıyla ilham veren oyuncu, şarkıcı, yazar, yönetmen ve nüktedan Mae West’in efsanevi ünü Lady Gaga sayesinde sürüyor. Platin renkli saçlarının her bir telinden tırnağının ucuna kadar bedeninde doğal, sahici olan hiçbir şey bulunmayan West, Lady Gaga’nın insanı seksten soğutan imajının aksine bir ankette cinsellik tarihini en etkileyen 20 simge isimden biri bile seçildi. Huzurlarınızda “İyi olduğumda iyiyimdir, kötü olduğumdaysa muhteşem” sözünün sahibi Mae West.
Bir vakitler seks sözcüğü Mae West’le özdeşleşmiş gibiydi. Tiyatro ve sinema oyuncusu, vodvil ve kabare yıldızı, oyun yazarı ve yönetmen West, 80 yılı aşkın meslek hayatı boyunca (ilk kez beş yaşında sahneye çıkmıştı) bir kez olsun soyunmadı; ne filmlerinde, ne de bir sır gibi gizlediği gerçek hayatında bir kez olsun açık saçık bir söz sarf etmedi. Gene de porno filmlerin yeraltından çıkıp yaygın dağıtıma girdikleri 60′lı yallara kadar, yazdıklarıyla, söyledikleriyle ve görüntüsüyle bilinen en erotik kişilik oydu.
1883-1980 yılları arasında yaşayan West, sahne ve sinemada gerçek bir devrim (aslında birkaç devrim) yaratmıştı. Kadın oyuncuları, “West’ten önce” ve “West’ten sonra” diye ikiye ayırabiliriz bu yüzden. Beyazperdede ilk seks sembolü oydu. Sahnede bir travestiyi canlandıran ilk oyuncu da… Sansürle başı derde giren ve yazdıkları yasaklanan ilk ünlü senarist bile Mae West’ti.
Aslında daha önce de “femme fatale” ya da “vamp” sözcükleriyle nitelenen ve cinselliklerini alabildiğine saldırganca kullanan kadın oyuncular olmuştu. Tabii onlar filmlerin sonunda şu ya da bu şekilde muhakkak cezalandırılıyordu. West ise hiçbir zaman kötücül, çıkarcı, hırslı ve femme fatale deyiminin çağrıştırdığı anlamda tehlikeli olmadı. Ne gerçek hayatta, ne sahnede… Adları değişse de canlandırdığı kadınlar hep kendisiydi.
|
Kusursuz bir hanımefendi olmakla övünüyor, kendisini “birazcık baharatlı ama kesinlikle çiğ değil” diye tanımlıyordu. (Lady Gaga’nın çiğ etlere büründüğü ânı düşünürseniz, ne kadar zarif.) Niyeti, erkeklere zarar vermek, onları baştan çıkarıp güçlerini, servetlerini elde etmek değildi. Seksi sadece zevk almak için kullanıyordu. Ayartmak, baştan çıkarmak için söyledikleri tehdit değil, vaat içeriyordu. “İyi olduğumda çok iyiyimdir, kötü olduğumdaysa muhteşem” demişti bir keresinde.
Bugün DVD koleksiyonlarının değerli parçalarını oluşturan ve senaryolarını bizzat yazdığı filmleri arasında ilk akla gelenler, I’m No Angel (Ben Melek Değilim), It Ain’t No Sin (Bu Günah Sayılmaz), Everyday’s a Holiday (Her Gün Tatil), She Done Him Wrong (Yanlış Yaptı), Sextette (Altılı) ve Myra Breckinridge. Bir de Diamond Lil, Sex ve Drag Drag adlarını taşıyan oyunları var. West işte bu sonuncuda bir travestiyi canlandırmıştı, dolayısıyla bugün karşı cinsin kıyafetlerini giyme anlamında kullanılan drag sözcüğünü yaygınlaştıran da o.
Rol kişileri de, kendisi de kimseye benzemiyordu. Platin renkli saçlarının her bir telinden tırnağının ucuna kadar West’te doğal, sahici olan hiçbir şey yoktu. Parlak pullar, ışıltılı taşlar ve siyah dantellerle süslü vişne çürüğü giysiler giyiyor; yüzünü kapkalın bir makyaj maskesi altında gizliyor, gözünü her kırpışında kuşların kanat çırpışlarını andıran sesler çıkaran upuzun takma kirpikler takıyor; dudaklarını arsızca bir cömertlikle kırmızıya boyuyor; sürekli yatak odası sesiyle konuşuyor ve tavırlarıyla karşısındakileri açık açık sekse dvet ediyordu. “Ben kadınlar için giyinir, erkekler için soyunurum” demişti. Boynu, kolları, parmakları, saçları hayatta her şeyden fazla sevdiği elmas takılarla dolu olurdu hep. Anlatılanlara bakılırsa, bir partide, boynundaki elmas kolyeyi görüp “Aman Tanrım” diye çağlık atan hanıma göz kırpmış ve “Ah tatlım, Tanrının bu işle hiçbir ilgisi yok” demişti.
Cüretkardı. Yaptığı her şey, yazdığı her satır tutucu çevrelerin şimşeklerini üstüne çekmesine yol açıyordu. Bir filminde kendisine “Sen bileklerindeki bu kelepçeleri çoktan hak ettin. Keşke onlarla doğsaydın, o vakit biz erkekler kendimizi çok daha güvende hissederdik” diyen bir adama, “Hmmm, bilemiyorum, eller her şey değil ki” diye cevap verdiğinde oral seksi kastettiğini bilirdiniz. 15 saat aralıksız seks yapma gibi bir rekor kırma denemesine giriştip başardığında bunu da gururla söyleyebilmişti. Bu yüzden sansürle başı epeyce ve sık derde girmiş, “en küçük bir ahlaki kaygı içermeyen oyunlar yazdığı” gerekçesiyle defalarca mahkeme önüne çıkmıştı. “Sinemada sansürün tarihi, bir bakıma benim tarihimdir” derdi. Bir keresinde yüzündeki alaycı gülümseme sebebiyle çileden çıkan bir hakim ona şöyle sormuştu: “Mahkemeye saygısızlık etmeye cüret edebiliyorsunuz demek.” Sözünü sakınmayan West’in cevabı kısaca şuydu: “Hayır efendim, en azından gizlemek için elimden geleni yapıyorum.”
Anlayacağınız, çaylak G.’nin ustası Mae West’ten öğreneceği çok şey var… İnanmazsanız YouTube’daki Mae West videolarına bir göz atın. Sahnedeki haliyle kimsenin yarışamayacağını göreceksiniz.