Kayıtlarını İsveç’te yaptığı ikinci albümü ‘Kağıt Evler’ ile gündemde olan Emre Aydın, konuk olduğu TV programında çarpıcı açıklamalarda bulundu: İlkinden daha depresif bir albüm değil ama zaten benden de neşeli bir şey çıkmaz, çirkin olur!
İlk albümü ‘Afili Yalnızlık’tan sonra ikinci albümü ‘Kağıt Evler’i çıkaran Emre Aydın, yeni albümünü, şarkılarının yazılış hikayelerini ve yurtdışı çalışmalarını anlattı.
Albüme ismini veren ‘Kağıt Evler’ şarkısı biraz kasvetli. Neden albüme bu ismi verdin? ‘Afili Yalnızlık’tan daha depresif bir albüm değil ama biraz daha naif, alternatif. Zaten benden de çok neşeli bir şey çıkmaz. Çıkınca da çok çirkin oluyor. O yüzden onları bir tek ben dinliyorum. ‘Kağıt Evler’ albümün temasına uygundu, o yüzden seçtik.
Yaşadıklarını kağıda döküp sonra da onu insanlarla paylaşıyorsun. Özelini açıyorsun aslında… Sonra bu şarkıları dinlerken ne hissediyorsun? Özellikle çok kişisel şarkılar için söylüyorum; bir şarkıya başladığınızda aslında sizi tam olarak nereye götüreceğini bilmiyorsunuz. Kafamda hep bir şablon oluyor genellikle ama dediğin gibi, bittikten sonra bir bakıyorsunuz albüme, kendinizle ilgili acayip ayrıntı vermişsiniz. Orada bir otokontrol durumu var, ‘acaba bu şarkı ile şarkının hikayesine sahip olan insanı rahatsız eder mi’ veya dinleyiciler açısından, ‘bu, bizi ilgilendirmez’ gibi bir şey olur mu diye biraz düşünüyorum. Ama şimdiye kadar hiç ‘bu da çok kişisel, bunu yapmayalım’ gibi bir şey düşünmedim. Garip bir şey, orada oturup bir oda içerisinde kendi kendinize bir şey yapıyorsunuz, ondan sonra onu birçok insan dinliyor. Çok seven oluyor, hiç sevmeyen oluyor, sinirlenen oluyor, bayılan oluyor, ayılan oluyor… Çok garip bir şey…
BU ŞARKILAR BENİM
Bu albümün çıkış parçası, yani albümün en güçlü şarkısı ‘Bu Yağmurlar’ mı? Benim zevkim genelde albümün içinde. En çok sevdiğim şarkı genelde o albümün altıncı, yedinci klibini çektiğim şarkı oluyor ve o biraz daha zaman geçtikten sonra değerleniyor. Ama bu şarkıların hepsi benim bir şekilde. Bir şeyini sevdiğim, albümde olmasından mutluluk duyacağım ve hiç kimse beğenmese bile arkasında durabileceğim şarkılar. Dolayısıyla ‘Bu Yağmurlar‘ı plak şirketim Sony seçti. Aslında daha kolay, daha çabuk kabullenilecek bir sürü şarkı var. Hatta belki de ‘Bu Yağmurlar’, ‘Kağıt Evler’den sonraki en zor şarkı olabilir.
‘Yağmurlar’ın klibinin seni yansıttığını düşünüyor musun? Evet, çok memnunum. Çok güzel bir iş oldu. Yönetmeni Murat Küçük. İlk defa bir klibin üzerinde bu kadar çalıştık ama Murat beni tamamen doğru anlamış. Ben o sırada İsveç’teydim, ayrıntılarını telefonla konuştuk bir-iki kere ve çok uğraştı onu da biliyorum. Görüntü yönetmeninden oyuncularına kadar özenle seçti ve “Beni de acele ettirmeyin” dedi. Ben, onun söylediklerini yaptım. Bütün alkışlar Murat Küçük için. Gerçekten çok iyi bir iş çıktı.
Klip çekimlerinde zorlanıyor musun? Zorlanıyorum; mesela ‘ellerim boşken ne yaparım’ diye düşündüğüm oluyor. Aslında olmaması lazım. Sekiz sene olmuş ama sahne ayrı bir şey. Murat Küçük performans istiyor. Röportajlarda rahatım artık eskisi gibi değilim ama klip çekiminde, hiç rahat değilim yani.
Albümü kasvetli İsveç’te yaptın. Peki bu şarkıları nerede yazıyorsun? Dinleyici, senin şarkınla ya odalara kapanıyor ya depresif hallere giriyor. Sen nasıl hallerde yazarsın bu şarkıları? Odada yalnız kalayım, şu mumu da yakayım gibi bir durumum yok. Ama o anda bir ses falan olmaması lazım. En azından bir yarım saat, ne anlatacağımı ve teknik şeyleri kurgulamak için yalnız kalmam gerekiyor.
YORUMLARDAN ETKİLENMEM
Albümü dedene ithaf etmişsin ama ailende kime dinletirsin şarkılarını? Onay alır mısın? İlk önce kendim bu şarkı iyi mi, değil mi diye emin oluyorum. Olmadıysa zaten albüme girmiyor. İyi olduğunu düşünürsem albüme koyuyorum ama ondan sonra dinleyenlerin yorumları beni etkilemiyor. Atıyorum, on kişi dinleyip de, “Bu nasıl albüm abi, ne yaptın, bu kadar da kötü albüm olmaz!” derse o zaman etkilenirim tabii. Annem de babam da çok merak ediyor, dinliyor. Babamın tahminleri iyidir, annem de konser şarkılarını iyi tahmin eder, “Bak bu konserde iyi gider” diye. Ama direkt yönlendiren biri yok.
Bir şarkıda Ercan Irmak ney üflemiş. Birlikte çalıştığın İsveçli müzisyenler şaşırdı mı? Aynen öyle oldu. O sesi biliyorlar ama hangisi ney, hangisi duduk onu çok bilmiyorlar. Bir de biz Türk Müziği’nde ara sesler kullanıyoruz. Dudukta ve neydeki sesler adamları biraz huzursuz etti. Çünkü onlara ton dışı gibi, hatta hafif detone geliyor. Kavratmak için bayağı örnekleştirmem gerekti ama sonunda uzlaştık. Anlattıktan sonra zaten kendileri tanıdılar, anladılar. Ercan Irmak’a çok teşekkür ederim. ‘Hoşçakal’da ney üfledi ve inanılmaz bir hava kattı şarkıya. Ercan, albümlerde ney üflemekten hoşlanmıyor. Efe Bahadır, Ercan Irmak’ı ikna etti. Ney prodüksiyonunu Efe yaptı, Efe’ye de çok teşekkür ederim.
MADARA OLMAYA GEREK YOK!
Emre Aydın, katıldığı bir başka TV programı ‘Cine City’de, oyunculuk yapmayacağını söyledi. Kendisine çok fazla oyunculuk teklifi geldiğinin altını çizen ünlü şarkıcı, teklifleri reddetmesiyle ilgili şöyle konuştu:
YÖNETMENE EZİYET OLUR
“Katıldığım televizyon programlarının kayıtlarını izliyorum. Çoğu zaman ne dediğimi anlamıyorum… Ne yönetmene eziyet çektirmeye gerek var; ne de durduk yere madara olmaya. Ancak bir senaryo gelir, ‘Vay be ne güzel film, bu filmin içinde olayım’ derim ancak o zaman oynayabilirim. Ama bu tamamen egosal bir şey. Böyle bir durumla karşılaşırsam yönetmene, ‘Ben oyunculuğu bilmiyorum ama sen böyle bir şey istedin, bu eziyeti de çekmeye razıysan deneyelim’ derim. Çok senaryo geliyor. Hepsini tek tek okuyorum. Aralarında iyi olanlar da var ama oyunculuk konusunda hiçbir bilgim yok. Zorlamanın da bir manası yok.”